Safahat - Tevhid Yahud Feryad - Mehmet Akif Ersoy
Yayın Tarihi : 2021
menuOk
Safahat - Tevhid Yahud Feryad - Mehmet Akif Ersoy

Safahat - Tevhid Yahud Feryad - Mehmet Akif Ersoy

VİDEO HAKKINDA

Safahat / Tevhîd Yâhud Feryâd Ey nûr-i ulûhiyyetinin zılli avâlim , Zıllin bile esrâr-ı zuhûrun gibi muzlim ! Kürsî-i celâlin -ki semâlarla zeminler Bir nokta kadar sahn-ı muhîtinde tutar yer- İdrâkin eder gâye-i ümmîdini haybet ... Yâ Rab, o ne dehşettir, İlâhî, o ne heybet! Pervâzına yetmez gibi pehnâ-yi avâlim, Gâhî seni bulsam diye, âvâre hayâlim Bir şevk ile lâhûta kadar yükseleyim der. Lâkin nasıl olsun ki bu mi’râca muzaffer? Nâsût muhîtinde henüz çalkalanırken, Bir dest-i tecebbür dayanıp göğsüne birden; Hüsranla iner öyle sefîl, öyle muhakkar : Hâlâ o sükûtun küreden tozları kalkar! Yalnız o mu? Bin fikr-i semâvî bu zeminde, Bîtâb-ı taharri kalarak âh ü eninde! Eşbâha mı kurbün olacaktır cevelângâh ? Ervâh bütün mündehiş-i “sümme radednâh!” Sun’undaki esrâra teâlî bize memnû’ Olmaz mı, ridâ-pûş dururken daha masnû’ ? Hurşîd-i ezelden nasıl ister ki haberdâr Olsun daha bir zerreyi derk etmeyen efkâr? Ey nâmütenâhî sana nisbet ile mahdûd , Mahsûr-i muhît-i kaderindir ne ki mevcûd. Dîbâce-i evsâfını almaz bütün eb’âd, A’dâd edemez silsile-i feyzini ta’dâd . Ummân-ı şüûnun ki birer mevcidir a’sâr , Her mevcesi bir lücce-i bî-sâhil-i âsâr! Fermânına mahkûm ezeliyyet, ebediyyet; Ey pâdişeh-i arş-ı güzîn-i samediyyet . İbdâ’-i bedîin -ki cihanlarla bedâyi’ Meydana getirmiş- bize ey Hâlik-ı Mübdi’ , Mübhem nasıl olmaz ki? Ademden değil isbât, Bir zerre-i mevcûdu yok etmek bile heyhât , Kâbil olamaz çıksa da bin dest-i muharrib . Yâ Rab, bu nasıl âlem-i lebrîz-i garâib ! Serhadd-i ezel bed’-i hudûd-i melekûtun , Pehnâ-yi ebed gâye-i sahn-ı ceberûtun . Hükmün ki tahakküm edemez seyrine bir şey; Bir anda bu pâyansız olan cevvi eder tayy . Bir an, diyerek eylemişim bilmeyerek, bak! Takyîd zamanla seni ey Fâtır-ı Mutlak! Bakîyi beşer her ne kadar etse de tenzîh, Fâniyyeti îcâbı, eder kendine teşbîh! Itlâka nasıl yol bulabilsin ki tefekkür? Eşbâhı görür eyler iken rûhu tasavvur! * * * Ey rûh-i fezâ-gerd , giran-seyr-i harîmin , Ey nâtıka , dembeste-i esrâr-ı azîmin , Maksûd bu hilkatten eğer ma’rifetinse ; Varmış mı o müdhiş görünen gâyete kimse? Bir sahne midir yoksa bu âlem nazarında? Bir sahne ki milyarla oyun var üzerinde! Bir sahne ki her perdesi tertîb-i meşiyyet ; Eşhâsı da bâzîçe-i âvâre-i kudret! Cânîleri, kâtilleri meydana süren sen; Cânîdeki, kâtildeki cür’et yine senden! Sensin yaratan, başka değil, zulmeti, nûru; Sensin veren ilham ile takvâyı, fücûru! Zâlimde teaddîye olan meyl nedendir? Mazlûm niçin olmada ondan müteneffir ? Âkil nereden gördü bu ciddî harekâtı? Câhil neden öğrenmedi âdâb-ı hayâtı? Bir fâilin icbârı bütün gördüğüm âsâr! Cebrî değilim... Olsam İlâhî ne suçum var? * * * Bir sahne demek âleme pek doğrudur elbet; Ancak, görülen vak’aların hepsi hakîkat. Hem öyle vekâyi’ ki temâşâsı hazindir, Âheng-i tarab-sâzı bütün âh u enindir! Zîrâ ederek bunca sefâlet-zede feryâd; Vâveyl sadâsıyla dolar sîne-i eb’âd. Yâ Rab, bu yüreklerdeki ses dinmeyecek mi? Senden daha bir emr-i sükûn inmeyecek mi? Her an ediyorsun bizi makhûr-ı celâlin, Kurbân olayım, nerde senin, nerde cemâlin ? Sendense eğer çektiğimiz bunca devâhî, Kimden kime feryâd edelim, söyle İlâhî! Lâ yüs’el’e binlerce suâl olsa da kurban, İnsan bu muammâlara dehşetle nigehban . Bir şahsa esîr olmayı bir koskoca millet, Mekrinle mi, yâ Rab, sanıyor kendine devlet? Dünyâyı yakıp yıkmaya bir seyf-i teaddî, Emrinle mi, yâ Rab, ediyor böyle tesaddî ? Zâlimlere kahrın o kadar verdi ki meydan: “Yok âdil-i mutlak” diyecek ye’s ile vicdan! Yerden çıkıyor göklere bin âh-ı şererbâr , Gökler ediyor sâde çıkan nâleyi tekrâr! Bir yanda yanar lânesi bin hâne-harâbın, Bir yanda söner lem’ası milyonla şebâbın. Kalmış eli böğründe felâket-zede mâder ; Evlâdını gömmüş kara topraklara, inler, Ağlar beriden bir sürü âvâre-i tâli’ , Nan-pâre için eyleyerek ırzını zâyi’ , Bükmüş oradan boynunu binlerce yetîmân , Me’vâ arıyor âileler lâne-perîşân! Mazlûm şikâyette, nedâmette sitemkâr; Hûnâbe-i maktûle garîk olmada hunhâr ! Bîmârı , felâketliyi, üryânı, sefîli, Meflûcu , amel-mandeyi , miskîni, zelîli , Gaddârı, cefâ-dîdeyi , mahkûmu, esîri, Heyhât, şu pâyansız olan cemm-i gafîri Teşhîr ile şöhret kazanan sahne-i dünyâ Gelmez mi İlâhî sana bir kanlı temâşâ? * * * 🔔 Özgün içerikler için kanalımıza abone olmayı unutmayın... Abone olmak için tıklayın: https://www.youtube.com/yayindiyanet?sub_confirmation=1 🔔 Bizi aşağıdaki diğer dijital platformlarda da takip edebilirsiniz. 🌐 http://diyanetyayinlari.gov.tr ✔️ https://facebook.com/yayindiyanet ✔️ https://instagram.com/yayindiyanet ✔️ https://twitter.com/yayindiyanet #DijitalYayınlar #Safahat #MehmetAkifErsoy