SANAL KABRİSTANDA ONLİNE DUA!
OkLogo

SANAL KABRİSTANDA ONLİNE DUA!

Mustafa Çuhadar


Dijital mecraların hayatın bütün safhalarında etkinliğinin arttığı bir havayı teneffüs ediyoruz. Bu atmosferde zaman geçirmek, doğal olarak gündelik pratiklerimizin neredeyse tamamına tesir ediyor. Yurt dışından sipariş ettiğimiz bir ürünün evimize teslim edilene kadar katettiği yolu anlık olarak dijital ortamlardan takip etme imkânına sahibiz örneğin. Aynı şekilde, toplu taşıma araçlarının, beklediğimiz durağa geleceği muhtemel süreyi de cep telefonu uygulamalarından görebiliyoruz. Yani dijital dünya, toplu taşıma araçları ile yurt dışından gelen ürünü aynı aygıttan takip edebilmeye olanak tanıyacak kadar geniş bir yelpazeyi bize sunuyor.

Öyle ki tüm anlamlandırmaların artık bilgisayar yazılımı ve donamını üzerinden inşa edildiği bu süreçte, sosyal hayatın, ilişki tarzlarımızın ve kurumsallaşma biçimlerimizin merkezinde artık dijital dünya önemli bir alan kaplıyor. Hatta somut kültürel eserlerde olduğu gibi dijital teknolojilerin bizi “insan” yapan temel bileşenlerden biri hâline geldiğini düşünebiliriz. (Z. Kara, Dijital Sosyoloji, 2017, s. 9.)

Bu mesele esasında, geçmişte yaşanan teknolojik gelişmelerle birlikte düşünülmelidir. Zira her yeni teknoloji yeni alışkanlıkları, kendi alışkanlıklarını beraberinde getiriyor. Örneğin matbaa, mekanik olarak yazıyı sayfaya geçirme işlevlerinden ibaret kalmamış, yeni alışkanlıklar, yeni ilişki biçimleri de meydana getirmişti. Sanayi devrimi, radyo, televizyon, sinema da aynı şekilde. Dolayısıyla dijital çağ da kendi alışkanlıklarıyla, dahası kendi dayatmalarıyla birlikte gelmektedir. (R. Özdenören, Dijital Ahlak, 2016, s. 621.)

Buna bağlı olarak dijitalleşme, dinî hayata, dinî pratiklerimize de tesir ediyor. Söz gelimi tebliğ ve irşat faaliyetlerinde dijital teknolojilerin imkânlarından yararlanma; dinî kimliklerimizi internette temsil etme; din kardeşliğini internet kullanarak güçlendirme; online olarak hatm-i şerif dinleme, hadis külliyatlarına ulaşma, Kur’an-ı Kerim’de geçen bir kelimeyi arama gibi uygulamalar, dijital teknolojilerin dinî pratiklere sağladığı fırsatlar olarak değerlendiriliyor.

Bütün bunların yanında dijitalleşmenin hayatın hemen hemen bütün alanlarındaki izdüşümü, havsalamıza sığmayan pratiklerin rutine dönüşme ihtimalini güçlendiriyor. Dinî pratiklerin dijitalleşmesi sürecinde, beklemediğimiz, tahmin etmediğimiz durumlarla da karşılaşıyoruz. Bunlardan birini aktarmak istiyorum:

“Elektronik mezarlık”, “sanal mezarlık” veya “sanal kabristan”, merhum ve merhumelerin mezarlarına/mezar taşlarına ait fotoğrafların yer aldığı; Kur’an tilavetinin ve sesli duaların bulunduğu; “dua etme”, “dua okuma”, “dua gönderme”, “hatim okutma”, “hatim gönderme” şeklindeki dinî pratiklerin dijital ortamlara aktarıldığı ve bu pratiklerin “bir tıkla” yerine getirilebildiği düşünülen internet siteleridir. Geleneksel dinî pratiklerin dijital ortamlarda varlık gösterdiği sanal kabristanların ülkemizde, vefat eden yakınlarının mezarlarını ziyaret etme imkânını yerine getiremeyenlere kolaylık sağlamak üzere hazırlandığı ifade edilmektedir. Çeşitli dernekler tarafından hazırlandığı görülen bu sitelerin diğer taraftan yerel yönetimlerce de bir hizmet olarak sunulduğu anlaşılmaktadır. İnternetin yaygın kullanımına bağlı olarak sayıları artan bu uygulamanın, yakın dönemde bir üniversitemizin bünyesinde projelendirilmesi de bu sitelerin yaygınlaşacağının işareti olarak değerlendirilebilir.

Ayrıca sanal mezarlıkların ülkemizle sınırlı olmadığını ifade etmek gerekmektedir. Bilindiği gibi küreselleşmenin ekonomik ve siyasal boyutlarıyla birlikte kültürel boyutları bulunuyor. Sanal mezarlık uygulamasının da internete bağlı kültürel küreselleşme olgusuyla birlikte düşünülmesi gerekmektedir. Çünkü sanal mezarlık sitelerinin ilk örneği, 28 Nisan 1995’te Kanada’da kurulmuştur. “World Wide Cemetery” adıyla kurulan site, dünyadaki en eski çevrimiçi mezarlık sitesidir. Sonraki yıllarda, çeşitli ülkelerde farklı inanç mensuplarının kullanımına sunulan bu tür siteler, Müslümanlar tarafından da kullanılmaktadır. Bu minvalde, online dua sitelerinin ortaya çıkışıyla, sanal kabristan sitelerinin paralel bir süreç izlediğini söylemek mümkündür. (M. Haberli, Sanal Din, (İstanbul) Açılım Kitap, 2014; H. Narmanlıoğlu, Sanal Cemaatte Çevrimiçi İbadet, Köprü Yayınları, İstanbul, 2015.)

Dinî pratiklerin dijital ortamlara uyarlanma sürecinde, sanal kabristanlar önemli bir veri olarak karşımızda bulunmaktadır. Sanal kabristanların veya online dua pratiğinin hangi evreye yöneleceğini kestirmek bireysel ve toplumsal olarak güç görünmektedir. Ancak öyle görünüyor ki dijital dünyanın ibadetlerimizi dahi, farklı bir biçime ve forma yönlendirme ihtimalini yarının dünyasında göz önünde bulundurmamız, buna uygun tedbirler almamız gerekiyor. Bu nedenle, teknolojik gelişmelerin, yalnızca yazılım ve donanımdan ibaret olmadığını, kültürel ve sosyal hayata istikamet verdiğini aklımızın bir köşesinde bulundurmamız ve bilhassa, söz konusu dinî tecrübe olduğunda, meselenin dinî yönlerinin mutlaka odak noktasına yerleştirilmesi icap ediyor.


Mustafa Çuhadar