ÖRNEK BABA HZ. MUHAMMED
Hürrem Irmak-Psikolojik Danışman
Hz. Peygamber (s.a.s.) sevgi insanıdır, kalbi bütün mahlûkata karşı muhabbetle doludur. Onun gözünde insanlar arasında sevgiye, şefkate en layık olanlar çocuklardır. “Kimin çocuğu varsa, onunla çocuklaşsın.” buyuran Hz. Muhammed (s.a.s.), çocuk terbiyesi konusunda insanlığa sunulmuş en güzel rol modeldir.
Hürrem Irmak-Psikolojik Danışman
Hz. Peygamber’in (s.a.s), üç oğlu küçük yaşta vefat etmiştir. Onun çocuklarla ilgili hatıraları daha çok torunları Hasan ve Hüseyin ile bazı sahabilerin çocuklarına aittir. Efendimizin çocuklara olan düşkünlüğünü bilen sahabe, doğan çocuklarını ona haber vermiş; isim koyması, dua etmesi ve sevmesi için çocuklarını onun ellerine teslim etmişlerdir.
Örnek insan (s.a.s.), çocukları özellikle halkın içerisinde kucağına, sırtına alır, sever, başını ve yanağını okşar, öper; bunları yaparken de çocukların nasıl sevilmesi gerektiğini insanlara gösterirdi. Özellikle torunları Hasan ve Hüseyin’i nasıl sevdiğine, öpüp kokladığına, sırtına, kucağına, omuzlarına alıp gezdirdiğine, onlarla oynadığı oyunlara dair onlarca hadis, kitaplarımızda mevcuttur. Bir gün Resulüllah (s.a.s.) torunu Hasan b. Ali"yi öper. O sırada yanında Akra b. Hâbis et-Temîmî oturmaktadır. Akra şöyle der: “Benim on çocuğum var ama hiçbirini öpmüş değilim.” Bunun üzerine Resulüllah (s.a.s.) ona bakar ve ardından şöyle buyurur: “Merhamet etmeyene merhamet edilmez!”
(Müslim, Fedâil, 65)
Bir bedevi Hz. Peygamber’e gelerek ona, “Sizler çocukları öper misiniz? Biz onları (hiç) öpmeyiz.” der. Nebi (s.a.s.) ona şu anlamlı cevabı verir: “Allah senin gönlünden merhameti çekip almışsa ben ne yapayım?” (Buhârî, Edeb,18).
Resulüllah’ın Hz. Üsame’ye karşı özel bir muhabbeti vardır. Belki de o, yeni bir medeniyet kurarken annesi ve babası köle olduğu için insanların Cahiliye Dönemi’nden kalma alışkanlıklar ile Üsame’yi hor görmesinin önüne geçmeye çalışmıştır.
Hz. Peygamber (s.a.s.), sokakta oynayan çocuklara selam verir, hatırlarını sorar, onlarla muhabbet ederdi.
Birisinin yeni ve güzel bir elbise giydiğini görürse elbisesini över, saçında başında bir değişiklik olanı “Güzel olmuş.” deyip mutlu ederdi.
Resulüllah’ın etrafından ayrılmayan çocukların içinde Yahudi çocukları da vardır. Hz. Peygamber onlara da sevgi ve şefkatle yaklaşır, ayrım yapmaz. Yahudi çocuklarından Abdülkuddüs de Resulüllah’ın yanından ayrılmayanlardandır. Resullüllah, onu birkaç gün göremeyince nerede olduğunu sorar. Hasta olduğunu öğrenince kalkıp evine ziyarete gider (Buhârî, Cenâiz 80). O insanların en şefkatlisi olduğu gibi aynı zamanda en naziğidir.
Sahabeler, mevsimin ilk meyvesini daha çarşıya pazara düşmeden bulur, ikram etmek için Hz. Peygamber’e getirirdi. Resulüllah (s.a.s.) o meyveyi alır, bereket için dua eder, sonra orada bulunan bir küçük çocuğa ikram ederdi. Yemeğini bazen çocuklarla beraber yerdi. Bir defasında yemek yerken tabağın içinde elini rastgele dolaştıran Ömer b. Ebû Seleme’nin bu yanlış hareketine müdahale eden Allah Resulü, doğrusunu öğretmeyi de ihmal etmemiş, “Yavrum, besmele çek, sağ elinle ve önünden ye.” buyurmuştur (Buhârî, Et’ıme, 2).
Namaz vakti geldiğinde mescitte dolaşıp koşuşturan çocuklardan bazen Hasan bazen Hüseyin bazen de Hz. Zeynep’in kızı Ümame, Allah Resulünün sırtına atlar, secdeye gittiğinde üstüne çıkar, kıyamda bacaklarına sarılır çekiştirirlerdi. Allah Resulü onlara kızıp azarlamaz; bazen de çocuklar sırtından düşmesin diye secdeyi uzatırdı. Namaz bitince cemaatten secdeyi uzattığı için özür diler, “Torunum sırtımdan inmedi, ben de secdeyi uzattım.” diye açıklama yapardı. Allah Resulü bazen de kıraati uzun tutmak düşüncesiyle namaza niyet eder ama kadınlar bölümünden bir çocuk ağlamasını işitir; bunun üzerine kıraati kısa tutup namazı hızlıca bitirirdi.
Allah Resulü, çocukların hatalarının düzeltilmesini, güzel terbiye edilmelerini isterdi. Ama tüm bunları yaparken çocuğun yaşına ve kapasitesine uygun davranmaya özen gösterirdi. “Bir defasında hurma ağaçlarını taşlayan bir çocuğu yakalayanlar, cezalandırması için yaka paça Sevgili Peygamberimizin huzuruna getirmişler, ama Peygamberimiz onu azarlamak yerine, ‘Evlâdım, ağaçları niye taşlıyorsun?’ diye sormuştur. Karnının aç olduğunu öğrendiğinde, ‘Hurma ağaçlarını taşlama da altlarına dökülenleri ye.’ buyurarak ona doğruyu öğretmiş hatta başını okşadıktan sonra, ‘Allah’ım, bu yavrunun karnını doyur.’ diye dua etmiştir.” (Ebû Dâvûd, Cihâd, 85)
Zeyd b. Harise, hür bir çocuk iken eşkıyalarca kaçırılmış ve köle olarak satılır. Hakim b. Hizam onu satın alıp halası Hz. Hatice’ye hediye eder. Zeyd, Resulüllah’ın hanesine gelince ona o kadar iyi davranılmıştır ki köleliğini unutmaya başlar. Üç yıl sonra babası onu Mekke’de bulup almaya geldiğinde Zeyd babası ile gitmek istemez. Babası, Allah Resulüne bedelini ödeyerek oğlunu satın almak istediğini söyleyince Resullüllah “Herhangi bir bedel ödemenize gerek yok, Zeyd istiyorsa alın onu götürün” der. Ama Zeyd Resullüllah’ı o kadar çok sevmiştir ki babası ile gitmektense Allah Resulü’nün yanında köle olarak kalmayı tercih eder. Babası oğlunun kararı karşısında hem üzgün hem de şaşkındır. Allah Resulü (s.a.s.) onu sevindirmek için hemen Zeyd’i azat eder.
Peygamber Efendimizin hayatı incelendiğinde bu ve bunlar gibi pek çok olaya rastlayabiliriz. O, sevgi ve şefkat Peygamberi olmuş; çocuk yetiştirmeyi bir sanata dönüştürüp insanlığa en güzel örnek baba olmuştur.