KOMŞUYA İYİ DAVRANIN!
OkLogo

KOMŞUYA İYİ DAVRANIN!

Dr. Öğretim Üyesi Ayşe Meydanoğlu


Fıtratı itibarıyla sosyal ilişkiler ağına sahip olan insanın bu ilişkiler ağı içerisinde mekânsal yakınlık sebebiyle en yoğun etkileşimde bulunduğu grup kuşkusuz komşularıdır. Birçok hususta olduğu üzere insani ilişkiler noktasında da prensipler ortaya koyan İslam dini, komşuluk ilişkilerine de bir düzenleme getirmiş ve bu hususta çeşitli hak ile sorumlulukların terettüp ettiği bir anlayış oluşturmuştur. Bu anlayışın temelini de komşuluk hukuku oluşturmaktadır.

Kur’an-ı Kerim’de komşuluk hukukuna dair açık ifadeler barındıran ve teknik anlamda komşu kelimesinin Arapça karşılığı olarak “câr” kelimesinin kullanıldığı Nisâ suresi 36. ayet, yakın ve uzak komşuyu da kapsayacak şekilde şöyledir: “Allah’a kulluk edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın. Allah kendini beğenen ve böbürlenip duran kimseyi asla sevmez.”

Ayet-i kerime bağlamında ihsanda bulunulması istenen gruplardan biri de komşulardır. Peki, “yakın komşu” ve “uzak komşu” ifadeleriyle ne kastedilmektedir? Bu kavramların, tefsir kaynaklarında bazen dar, bazen de oldukça geniş çerçevede yorumlandığı görülmektedir. Kapsamı oldukça dar tutan İbn Kesîr, “yakın komşu” ifadesiyle aralarında akrabalık bağı bulunan komşuların, “uzak komşu” ifadeleriyle ise akrabalık bağının olmadığı komşuların kastedildiğini belirtmektedir (İbn Kesîr, Tefsîru'l-Kur'âni'l-azîm, I/495). Bununla birlikte Muhammed Abduh, az bir süreliğine de olsa yol arkadaşlığı yapılmış kimsenin bile komşuluk tanımı altına girdiğini ifade ederek, komşu kavramını geniş çerçevede yorumlamıştır (Muhammed Reşid Rıza, Tefsîru’l-menâr, 5/93).

Kurtubî, “yakın komşu” ifadesiyle akraba olan komşunun, “uzak komşu” ifadesiyle ise akraba olmayan komşunun kastedildiğini ifade etmektedir. Ayrıca müellif, din kardeşliği ekseninde yorum yapan ve bu yönüyle İslam kardeşliğini âdeta akrabalık yerine koyarak “yakın komşu” ifadesinin Müslüman komşuları, “uzak komşu” ifadesinin ise gayrimüslim komşuları kapsadığını belirten âlimlerin görüşlerini de aktarmaktadır. Kurtubî, bu görüşe katıldığını belirterek gerek Müslüman ve gerekse gayrimüslim komşunun kendisine ihsanda bulunulması gerekenler kapsamında bulunduğunu ifade etmiştir (Kurtubî, el-Câmi’, 6/ 303, 304).

Konuya sosyolojik açıdan bakan Vehbe Zuhaylî, “zi’l-kurbâ” kelimesinin; mekân, nesep veya din açısından yakınlık ifade ettiğini belirterek komşuya ihsanda bulunmanın yardımlaşma, sevgi ve mutluluk hissinin temelini oluşturduğunu vurgulamıştır. Müellife göre “uzak komşu” ifadesi ile de mekân açısından uzak olan veya akraba olmayan komşu kastedilmiştir (Vehbe Zuhaylî, Tefsîru’l-münîr, 5/67).

Günümüz şartlarında düşünüldüğünde komşu kavramının, geçmişte algılanandan daha farklı bir boyut kazandığı söylenebilir. Nitekim Vehbe Zuhaylî’nin de komşu kavramının belirlenmesi ameliyesinin örfe havale edildiğini belirtmesi, konu hakkında daha rahat yorum yapma imkânı sağlamaktadır (Vehbe Zuhaylî, Tefsîru’l-münîr, 5/67). Öyleyse günümüzde komşuluk kavramının akrabalık, nesep, din veya ideoloji fark etmeksizin mekân birliğini ifade ettiği ve “yakın komşu” ile “uzak komşu” kavramlarının mekânsal açıdan uzaklık ve yakınlığa delalet ettiğini söylemek daha uygun olmaktadır.

Ayet-i kerimede zikredilen “ihsan” kelimesi, birçok anlama sahip olup komşuyu teselli etme, onunla güzel geçinme, komşuya eza vermeme ve yokluğunda komşuyu savunmayı kapsamaktadır (Kurtubî, el-Câmi’, 6/304).

İslam dini gayrimüslim de olsa komşuluk muamelelerinde ihsanda bulunmaya teşvik etmiştir. Fiili öğretileriyle insanlığa rehber ve model olan Hz. Peygamber’in (s.a.s.) uygulamalarındaki komşuluk hukukuna baktığımızda onun gerek söz ve gerekse davranışlarının Müslümanlar için bağlayıcılık arz ettiği görülmektedir. Hz. Aişe’den rivayet edilen bir hadiste Allah Resulü (s.a.s.), “Cebrail bana komşu hakkından o kadar bahsetti ki komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım.” (Buhârî, Edeb, 28) buyurmuştur. Yine şu hadis-i şerifler de komşuluk hukukunun imani meseleler arasında değerlendirildiğini bizlere göstermektedir: “Allah’a ve ahiret gününe inanan kimse komşusuna eziyet etmesin.” (Buhârî, Rikak, 23) Ebû Şureyh’den rivayet edilen bir hadiste Resulüllah (s.a.s.), “Allah’a ant olsun iman etmemiştir, Allah’a ant olsun iman etmemiştir, Allah’a ant olsun iman etmemiştir.” buyurmuştur. Kim ya Resulallah! diye sorulunca, “Zararından komşusunun emin olmadığı kimse.” (Müslim, Îmân, 18) şeklinde cevap vermiştir. Resulüllah’ın (s.a.s.) bu ifadelerinde komşu kelimesinin mutlak anlamda kullanıldığı, Müslüman ya da gayrimüslim olsun, yakın ya da uzak olsun, akraba ya da yabancı olsun tüm komşuları kapsadığı görülmektedir. Allah Resulü (s.a.s.), kullandığı ifadeyi üç defa tekrarlayarak komşusuna eza eden kişinin kâmil anlamda iman etmediğini vurgulamaktadır. Öyleyse hakiki manada iman etmiş kişinin, komşusuna eza etmekten uzak durması, Allah ve Resulü’nün (s.a.s.) nehyettiklerinden sakınması ve onları razı edecek davranışlara yönelmesi gerekir.


Dr. Öğretim Üyesi Ayşe Meydanoğlu