HER SINAV ÖNEMLİDİR
Dr. Öğretim Üyesi Sema Çelem
“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!”
(Bakara, 2/155)
Anne bedeninde dirilen insanoğlu oradaki ömrünü tamamlayınca dünyaya doğar. Dünyada ne kadar süreceğini bilmediği bir zaman verilmiştir kendisine, o tamamlanınca başka bir âleme geçer. Her seferinde bir yerde biten hayat, başka bir yerde yeniden başlayacaktır. Bu geçişlerde en anlamlısı nimetler ve musibetlerle dolu dünya hayatıdır. Çünkü varlığın bu aşamasında irade ve akılla desteklenir insanoğlu. Allah tarafından kendisine ahiret denen sonsuz hayatı burada düzenleme ve tercihleriyle sonunu şekillendirme fırsatı verilmiştir. Bu sistemli varlık döngüsünün aslında bir sınav olduğu Kur’an’ın bildirdiği gerçeklerdendir.
Yüce Allah (c.c.) bazen vererek bazen de verdiklerini geri alarak insanı sınar. Bakara suresi 155. ayet korkunun, açlığın, can ve mal kaybının sınav sorularından olduğunu dile getirirken sınavda başarmanın tek şartı olarak “sabır” kavramını zikretmektedir. Bir üzüntü ya da musibetle karşılaşan kimsenin ona karşı direnç göstermesi anlamına gelen sabır, kulun her şeyin sahibi olduğuna iman ettiği Rabbine karşı teslimiyet göstermesidir. Ayet, Medine’ye göç ederek Mekke müşriklerinden kurtulduğunu düşünen Müslümanlara hayatın devam eden bir imtihan olduğunu hatırlatmaktadır. Medine’de ortaya çıkan maddi sıkıntılar kısa süre içinde yerini savaş şartlarına bırakacak, inananlar müşriklerle peş peşe yaptıkları savaşlarda şehitler vereceklerdir. Buna göre Allah, Müslümanları o zaman denemiştir, dilediği her zaman da dener. Allah’a dayanıp sıkıntılar altında ezilmeyenler hem dinî hem de dünyevi bakımdan hep kazanmışlardır. (Kur’an Yolu, DİB, I, 241-242)
Bir acıyla karşılaştığımız zaman teslimiyetle “imtihan” der, dünyanın bir imtihan yeri olduğunu birbirimize sık sık hatırlatırız ancak imtihanı bütün boyutlarıyla algılayabildiğimizi söyleyemeyiz. İnsanın başına olumsuz bir şey geldiğinde “Neden ben?” sorusunu sorması imtihanın hikmetini kavramadığını gösterir. Oysa Allah’ın kullarını sınaması tek bir kişiye mahsus bir durum değildir. Hz. İbrahim’in Nemrut tarafından ateşe atıldığını, Hz. Eyyûb’un hastalıklarla boğuştuğunu, Hz. Yûnus’un balığın karnındaki karanlıklarda beklediğini, Hz. Muhammed’in Taif halkını İslam’a davet için gittiğinde taşlandığını düşünürsek Allah’ın en değerli kullarını dahi sınavlara tabi tuttuğunu görebiliriz.
Konuyu Kur’an’ın bütünlüğü içinde değerlendirdiğimiz zaman aslında her nimetin bizim için aynı zamanda bir imtihan vesilesi olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü Yüce Allah “Her canlı, ölümü tadar. Bir deneme olarak sizi hayırla da şerle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize döndürüleceksiniz.” (Enbiyâ 21/35) buyurmaktadır.
Allah, kullarını bazen nimetini arttırarak bazen kısarak imtihan eder. Nimet verdiği zaman şükürle, zorluk karşısında sabırla duruş gösterebilen kimse sınavı kazanacaktır. Nimetin karşılığında sorumluluk yüklendiğinin bilincinde olan kul, sağlığına namaz ve oruçla, malına zekât ve sadakayla şükreder. Elindekinin emanet olduğunu, bir gün kaybedebileceğini bilerek hayatını sürdürür. Bir yoklukla karşılaştığı zaman bu durumun Allah’tan geldiğini idrak eder, geçici olduğunu bilir. O duruma temkinle ve sabırla yaklaşır. Musibete ilk an gösterilen sabrın zorluğu nedeniyle kıymetli olduğunu bilir.
İnsanın Rabbinden iyilik gördüğünde “Rabbim bana ikram etti.” (Fecr, 89/15) diye sevinip dara düştüğünde “Rabbim beni önemsemedi.” (Fecr, 89/16) demesi açık bir nankörlüktür. Oysa Rabbinin murakabesinde olduğunun bilinciyle hareket edene mükâfatı daha bu dünyada verilecektir. “Savaşta onları siz öldürmediniz, onları Allah öldürdü; (oku) attığında da sen atmadın, Allah attı; bunu da müminlere kendinden güzel bir lütufta bulunmuş olmak için yaptı.” (Enfâl, 8/17) ayeti, Bedir Savaşı'nda zorlukla sınanan müminler için Allah’ın gönderdiği kolaylıkları ifade etmektedir. Müslümanların düşman askerinin sayıca üçte biri olduğu ve savaş için yeterli malzemelerinin bulunmadığı bir dönemde zafer kazanmaları tesadüf değildir. Allah tarafından destek için melek birliklerinin gönderilmesi, düşmanın kalbine korku salınması, düşmana hareket zorluğu getiren yağmurun yağdırılması gibi olağanüstü durumlar bu ağır imtihana boyun eğenler için dünyada verilmiş bir karşılıktır.
Devam eden imtihandır dünya. Ergenlikle açılan ölümle kapanacak olan ve aslında hayatın gerçek anlamı olan hesap için, artı eksi hanelerini kendi elimizle dolduracağımız mekândır aynı zamanda. Süresini kimsenin bilmediği sınavın adıdır, sınav yeridir. Karşılığını önemsemediğimiz, kendimizi denemek için girdiğimiz sıradan bir sınavda bile az da olsa bir telaş kaplar hepimizi. Kim bilir belki de Allah’ın bize takdir ettiği hayatın en eğlenceli yönü sınavdır da şimdiye kadar fark etmemişizdir. Sınavın tarihi ve saati yaklaştıkça hissettiklerimizin aslında bizi hayata bağlayan yönümüz olduğunu düşündük mü hiç? Hastalık sağlığın kıymetini, başarısızlık çalışmanın yöntemini gösteren bir öğretmen olamaz mı? Başarı kibre davetiye, her istediğini elde etmek tembelliğe aralanmış bir kapıdır belki de. Yüce Yaradan, soruların cevabını içinde gizlemiştir aslında.
Uzmanlar “Her gün aynı saatte aynı şeyi yerseniz, hep aynı şeyleri yaparsanız vücutta arızalar çıkmaya başlıyor. Aynı şeyi yemek metabolik stres yapıyor, aynı hareketleri yapmak kemik yapısını bozuyor. Beyni zorlamazsanız küçülüyor. Özetle bir müşkül ve çözülmesi gereken sorun varsa vücut ve beyin ayılıyor. Konfor bizi çürütüyor.” diyor. Bu sebeple Allah’a kul olmayı dert edinmek, onu razı edecek işlerin peşine düşmek, elinden gelen iyiliği ihmal etmemek, sonra da afiyet istemek gerekir. Bütün bunlar insanın kendisinde boşluk bırakmamasının en kolay yöntemi olabilir, denemek lazım.