OkLogo

HAYALİN PEŞİNDE GERÇEĞE ULAŞMAK: TÜRK HAVACILIK TARİHİ

Umut Güner

“Yurt müdafaasında en ileri bir silahı olduğuna inandığım tayyareciliğin aynı zamanda milli sanayie dayanması düşüncesindeydim ve milliyetçi bir görüşle daha ilerisini ve daha iyisini düşünmek ihtiyacını duyuyordum.” Vecihi Hürkuş

İnsanoğlunu yeryüzünde etkileyen en önemli canlılardan biri kuş olmuştur. Kuşların kanatları vasıtası ile gökyüzünde rahatlıkla uçabilmeleri, herhangi bir tehlike anında uzaklaşabilmeleri ve en başta da korunma, savunma ve güç elde etme arzusu insanların kuşlar gibi uçabilme hayallerini süslemiş, bir takım ilahi gayelerle de bezenen bu düşünceler insanlarda gökyüzünde uçma fikrini bir tutku hâline dönüştürmüştür.

Tarihî süreç içerisinde insanlar yaşadıkları dönemin imkânları doğrultusunda uçabilmek için birçok girişimi başlatmıştır. Bu hususta kuşların kanatlarından etkilenerek kanat yapma ve bu kanatlar sayesinde uçabilme hayali insanoğlunun uçabilme macerasının ilk adımları olmuştur. Nitekim tarihte ilk defa 1002 yılında İmam Cevheri, kendisi

HAYALİN PEŞİNDE GERÇEĞE ULAŞMAK: TÜRK HAVACILIK TARİHİ Umut Güner Greba Hastanesi Ankara Gureba Hastanesi / Ankara GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ Greba Hastanesi Ankara Gureba Hastanesi / Ankara AİLE | Aralık 2020 67 ne bir kanat yapmış ve caminin damından aşağı atlamıştır. Bu girişimi her ne kadar olumsuz sonuçlanmış olsa da uçmadan önce söylediği şu sözler tarihe geçmiştir ve bu girişimi ile yüzyıllar sonra Leonardo da Vinci’ye de ilham olmuştur: “Ey ahali benim yaptığım buluşu şimdiye kadar kimse yapmamıştır. Sizin gözlerinizin önünde şimdi uçacağım. Dünyada yapılacak en mühim şey göklere uçmaktadır. Ben de onu yapacağım.” İmam Cevheri’den yaklaşık yüzyıl sonra sultan II. Kılıç Arslan’ın Bizans başkenti İstanbul’u ziyareti sırasında Müslüman olan Siraceddin, Selçuklu sultanının şerefine içi hava dolu elbisesi ile uçma girişiminde bulunmuş fakat bu girişim de başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Tarih boyunca birçok kimsenin hayallerini süsleyen ve bu uğurda girişimler başlattığı uçma faaliyetleri başarısızlıklarla sonuçlanmış olsa da insanoğlu bu idealinden asla vazgeçmemiştir.

Nitekim tarihte birçok başarısız örneklerine rağmen ilk defa Hazârfen Ahmet Çelebi, uçma girişimini başarılı bir şekilde sonuçlandırmıştır. Uzun yıllar üzerinde çalıştığı ve icat ettiği kanatlar ile Okmeydanı’nda birçok kez başarılı bir şekilde uçuş gerçekleştirmiş, son olarak lodos rüzgârına karşı 1630 yılında Galata Kulesi’nden Üsküdar Doğancılar Meydanı’na uçmuştur. Padişah IV. Murad, bu olayı Sinanpaşa köşkünden bizzat seyretmiş ve kendisini bir kese altınla ödüllendirmiştir fakat daha sonra Cezayir’e sürgün edilen Ahmet Çelebi burada vefat etmiştir. Hazârfen Ahmet Çelebi’den sonra Lagari Hasan Çelebi de keza IV. Murad döneminde, padişahın kızı Kaya Sultan’ın doğumunu kutlamak için bir rokete binerek gökyüzüne uçmuş, her kademede aşağıya inerken fişekler patlatarak şehri aydınlatmış ve tarihe geçmiştir.

Osmanlı topraklarında bu gelişmeler olurken Avrupa’da da havacılık ile ilgili girişim ve faaliyetler hem bireysel hem de devlet destekleri ile devam etmekteydi. İlerleyen yıllarda Avrupa’da bilimsel gelişmelerin ilerlemesi ile birlikte balonculuk teknolojisi gelişmiş; balon, sosyal ve askerî alanda kullanılır hâle gelmiştir. Nitekim Osmanlı’da da havacılık tarihi ilk olarak balonculuk faaliyetleri ile başlamıştır. Bilhassa Mayıs 1875 tarihli The Times gazetesinde yayınlanan bir mektupta, “Osmanlı Devleti’nin bilim ve sanatta geri kaldığı fikri kabul edilse de ilk havacılık tecrübesinin başarıyla gerçekleştirildiği” yazılmıştır. Osmanlı topraklarında balonla ilk uçuş Kahire’nin Özbekiye Mahallesi’nde gerçekleştirilmiştir. Devletin havacılığı bir politika olarak benimsemesi ise ilk olarak II. Abdülhamid tarafından Fransa’ya verilen balon siparişiyle başlamıştır. Balonlar askeri gözetleme ve keşif amaçlı olarak uzun yıllar kullanılsa da bilimsel gelişmelerin başlaması ve uçak teknolojisinin gelişmesi ile birlikte balon faaliyetleri azalmış ve sadece basit işlerde balonlar kullanılmıştır.

Osmanlı Devletinde ilk pervane motorlu uçuş 1909 yılında gerçekleşmiştir. Baron de Catters, Voisin tipi tayyaresi ile İstanbul’a gelerek burada uçuş gösterilerinde bulunmuş ve başta Osmanlı erkânı olmak üzere halk ve askeriye bu durumdan oldukça etkilenmiştir. Gerçekleşen bu olaydan sonra Osmanlı ordusunda havacılığa merak başlamış ve Ali Fethi Okyar Paris’e, Enver Bey ise Almanya’ya askeri ataşe olarak gönderilmiş, kendilerinden havacılıkla ilgili bilgi toplamaları istenmiştir. Yb. Süreyya İlmen Bey’in önerisi ile Havacılık Komisyonu kurulmuş ve Süreyya Bey’e havacılık mektebi kurması için görev verilmiştir. Aynı zamanda havacılık tekniği hususunda talebe yetiştirilmesi için girişimler başlatılmıştır. İlk Osmanlı havacıları olan Yüzbaşı Fesa ve Teğmen Yusuf Kenan, Fransa’daki Bleriot Okulu’na pilotaj öğrenimine gönderilmiştir. Birinci Dünya Savaşı’na gelindiği zaman müttefiki olduğumuz Alman subaylar, Türk Hava Kuvvetleri’nin yönetimini üstlenmişlerdir. Özellikle Yüzbaşı Serno, hava kuvvetleri komutanlığı yapmıştır. Yeşilköy’de bulunan havacılık tesisi büyütülmüş, pilot ve teknisyenlerin eğitimleri organize edilmiş, uçuş meteorolojisi ve motor bakımı müdürlükleri de kurulmuştur. Savaş sürecinde toplam 450-460 uçak Osmanlı ordusunda görev yapmış, Osmanlı Devleti’nin savaştığı bütün cephelerde hava gücü kullanılmıştır.

Cumhuriyet’in ilanı sonrasında devletleşme ve askeriyeyi güçlendirme politikalarının bir gereği olarak Osmanlı döneminde başlayan havacılık faaliyetlerine hız kesmeden devam edilmiştir. 1923’te Vecihi Hürkuş ve arkadaşlarının Halkapınar Tayyare Atölyesi’nde Vecihi K-VI uçağının imalatı ile millî uçağımız üretilmiştir. Özellikle de Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları “İstikbal göklerdedir.” ifadesi ile havacılık için gereken kararlılığı ve inancı sağlamışlardır. 1926 yılında Kayseri Tayyare Fabrikası kurulmuş ve 1939’a kadar 212 adet uçak üretilmiştir. Ardından Etimesgut Tayyare Fabrikası kurulmuş ve 1950 yılına kadar THK-1’den THK -16’ya kadar özgün projeler ve planörler üretilmiştir. 1933 yılında Türk Hava Yolları ve Nuri Demirağ öncülüğünde bir uçak fabrikası kurulmuştur. Ayrıca bu yıllarda devlet tarafından uçakların ihtiyacı için bağış toplanırken, Nuri Demirağ şu sözü ile tarihe geçmiştir: “Benden bu millet için bir şey istiyorsanız en mükemmelini istemelisiniz. Mademki bir millet tayyaresiz yaşayamaz, öyleyse bu yaşama vasıtasını başkalarının lütfundan beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya talibim.”

Nuri Demirağ öncülüğünde faaliyet gösteren fabrika, başta Türk Hava Kuvvetleri ile Türk Hava Yolları’na gerekli uçak üretimini ve altyapı desteğini uzun yıllar sağlamıştır. Bu dönemde küresel sistemin ve aktörlerinin Türk devleti üzerindeki baskıları neticesinde Nuri Demirağ girişimlerine karşı devlet eli ile olumsuz politikalar izlenmeye başlanmıştır. Nitekim İspanya, İran ve Irak’tan alınan siparişler engellenmiş, elde kalan uçaklar hurdacıya satılmıştır. Fabrika ve araziler ise istimlak edilmiştir. Bu olaylar Türk Havacılık Tarihine kara bir leke olarak geçmiş, Türk Devleti tüm yaşananların diyetini uzun yıllar havacılık sektöründe dışa bağımlılıkla ödemiştir. 28 Haziran 1973 tarihine gelindiğinde ise Türkiye 'nin savunma sanayiinde dışa bağımlılığını azaltmak gayesiyle Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesinde Türk Uçak Sanayii Anonim Ortaklığı (TUSAŞ) kurulmuştur. TUSAŞ, yerli ve millî havacılık konusunda ülkemiz adına Hürjet, Atak, Gökbey, Anka, Aksungur, MMU, Göktürk ve Hürkuş başta olmak üzere önemli teknolojik hamleler yapmıştır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin roket ve füze ihtiyaçlarının karşılanması amacı ile roket ve füze tasarımı, geliştirilmesi ve üretimi sağlamak amacı ile 14 Haziran 1988 tarihinde ROKETSAN kurul - muştur. Bir diğer milli kuruluşumuz olan ASELSAN da askerî donanım, yazılım ve araç gereçlerin üretiminde önemli hamleler yapmıştır. Bunların dışında 1984 yılında kurulan Baykar Makine, günümüzde Baykar Savunma olarak ülkemizde havacılık alanında büyük bir teknolojik dönüşüm başlatmıştır. Havacılık sektöründe önemli donanım araçları geliştiren Baykar Savunma, “İnsansız Hava Aracı Sistemleri” alanında dünyanın en önemli şirketi konumuna yükselmiştir. Türk mühendislerinin başarısı olan bu teknolojik gelişmeler, ülkemizin mühendislik alanında attığı adımların ve yetiştirdiği nesillerin yetkinliğini tüm dünyaya ispatlamıştır. Bu girişimler sayesinde kritik anlarda Türk ordusu büyük başarılara imza atmış, aynı zamanda üretilen teknoloji ve teknolojik ürünlerin millî ekonomimize muazzam katkıları olmuştur. Bireysel ve toplumsal bir hayalden beslenerek uzun yıllar bireysel başarılar ve tutkular ile devam ettirilen Türk havacılığı, son yıllarda tüm dünyada dikkatleri üzerine çeken başarılı bir konuma gelmiştir. Bu teknolojik hamleler, milletimizin ve devletimizin geleceği adında bizler için gurur ve şeref olmuştur.


Umut Güner