EMANET Mİ, MÜLK MÜ?
Dr. Lamia Levent Abul
Yüce Allah, insanı yeryüzünün halifesi kıldığında onu sadece dünya nimetleriyle lütuflandırmamış aynı zamanda tabiatı insanoğluna emanet etmişti. Öyle ki âdemoğlu yeryüzünün bitirdiklerinden faydalanacak, toprağı ekip biçecek fakat israf etmeyecek, en önemlisi de yaşamını sürdürdüğü dünyaya karşı sorumluluklarını yerine getirecekti. İnsanın eşyayla ve doğayla kurduğu ilişkide riayet etmesi gereken kurallar ve aşmaması gereken sınırlar vardı. Hz. Peygamber (s.a.s.) de hadis-i şeriflerinde Müslümanları çevre konusunda duyarlı davranmaya çağırmış, müminlere canlı cansız hiçbir varlığa hor gözle bakmamalarını hususunda uyarmış, dikilen bir ağacın, ekilen bir tohumun sadaka-i cariye olduğunu dile getirmişti (Müslim, Müsûkat, 7).
Maalesef sanayi inkılabıyla başlayan ve günümüzde tırmanışa geçen çevre krizi tüm dünyanın gündemini meşgul etmekte. Sanayileşme, kimyasal atıklar, bozulan ekolojik denge sebebiyle ortaya çıkan doğal afetler her geçen gün dünyamıza büyük zarar veriyor. İnsanlığın bu gidişata dur deme zamanı çoktan geldi. Müslüman bilinci de yaşanan çevre krizlerine bigâne kalamaz. Soluduğu havadan gökte uçan kuşa, engin denizlerden dağlara, ovalara kadar bütün bir tabiatı korumak ve kollamak Müslüman’ın görevleri arasındadır. Zira ekolojik düzenin yara alması en nihayetinde insanlığa zarar verecek, önlem alınmazsa yeni nesilleri daha büyük sorunlar bekleyecektir. İlahi kelamda da insanın yeryüzünün doğal dengesini bozduğu takdirde yine kendisinin zarar göreceği ikazı yapılmıştır (Rûm, 30/41).
Diyanet Aile Dergisi olarak haziran sayımızda pencerelerimizi çevre bilinci için açtık. Prof. Dr. Adnan Bülent Baloğlu, “Bu Dünya Bizim” yazısında çevre krizinden tüm insanlığın sorumlu olduğunu, insanın doğaya karşı giriştiği anlamsız savaştan vazgeçmesi gerektiğini vurguladı. İnsan, hırslarına gem vurduğu takdirde doğa da kendini onarma kabiliyetiyle üzerine düşeni yapmaya muktedirdi. Yeter ki yaşam tarzımızı değiştirelim, üretim ve tüketim alışkanlıklarımızı gözden geçirelim. Emin Gürdamur, dosyamıza “Doğa Cevap Bekliyor: Hay bin Yakzan mı Olacaksın, Robinson mu?” yazısıyla katkı sundu. Prof. Dr. Fatma Asiye Şenat Bir Ayet Bir Yorum köşemizde ilahi kelamın tabiata bakışını ayetler ışığında ele aldı.
Bu ayki söyleşimizi “Rüveyda Almaz ile Koruyucu Aile Olmak” üzerine gerçekleştirdik. Anne babasını kaybetmiş yahut onların ilgi ve sevgisinden mahrum kalmış çocuklar için toplumsal sorumluluklarımızın neler olduğunu, koruyucu aile, gönüllü aile ve evlat edinme arasında ne gibi farklar bulunduğunu, bu yönde istekli kimselerin nereden ve nasıl başlaması gerektiğini konuştuk.
Prof. Dr. Huriye Martı, Bizbize köşemizde “Cami ve Kadın” yazısını kaleme aldı. Gülşen Ünüvar, “Masallarla Büyüyen Çocuklar”ın dil ve anlam dünyalarındaki gelişime vurgu yaptı. Ali Necip Erdoğan, Varlık Aynası için bu sayıda kalemini cömertlik kavramına çevirdi.
Sizleri dergimizle baş başa bırakırken gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmayı temenni ediyor, yeni sayımızda görüşmek üzere diyorum.