OkLogo

ÇOCUKLARIN PEYGAMBERİ

Dr. Elif Arslan

"Her sene Mevlid-i Nebi Haftası’nı Efendimiz’e olan sevgi ve bağlılığımızı ifade etmek, onun sünnetini anlamak, anlatmak, hayatımızda canlı bir şekilde var etmek ve gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla idrak ediyoruz. Bu vesileyle çeşitli programlar, etkinlikler yapıyoruz. Bu sene de yine pek çok etkinlik yapılacak Efendimiz’i anmak ve anlatmak için. Her ne kadar Covid-19 pandemisi sebebiyle bu programlar şartlar nispetinde online olarak yapılacak ve fiziki mekânlarda bir araya gelemeyecek olsak da gönüllerimiz bu online programlarla birbirine rapt olacak yine en sevgilinin sevgisi vesilesiyle…

Onu anacak, anlatacak, hayatından hayatımıza neler katmışız, hangi noktaları ihmal etmişiz, nelere daha dikkat etmeliyiz, gözden geçireceğiz. Özellikle bugünün dünyasında onun sünnetini uygulama noktasında dikkat etmemiz gereken hususlar nelerdir, yeniden istişare edeceğiz, tefekkür edeceğiz. Başkanlığımız da bütün bu amaçlarla her yıl Mevlid-i Nebi Haftası’nı bir tema çerçevesinde planlanan etkinliklerle idrak ediyor. Tüm yurtta ve müşavirlik ile ataşeliklerimizin bulunduğu her yerde.

Bu yıl Mevlid-i Nebi Haftası vesilesiyle gündeme getireceğimiz, bolca hatırlayacağımız, hatırlatacağımız, üzerinde düşüneceğimiz konu Peygamberimiz (s.a.s.) ve Çocuk. Peygamberimizin çocuklarla iletişimi, onlara karşı tavır ve davranışları, çocukları eğitme yöntemi ve çocuklarla ilgili her konudaki tavsiye ve örnekliği aslına bakarsanız biz Müslümanların en çok övündüğü; dinlemekten, okumaktan ve anlatmaktan büyük mutluluk duyduğu hususlar arasında. Çünkü Efendimizin çocuklarla ilgili çok sayıda tavsiyeleri olduğu gibi bu konuda onun hayatından aktarabileceğimiz sayısız örnek var. Bu örnekler günümüz psikoloji ve pedagoji bilimleri tarafından da sürekli dile getirilen pek çok prensiple de örtüşüyor. Bu, konunun bir yönü.
Diğer taraftansa şuna bakmak gerekiyor: Efendimizin çocuk konusundaki bakış açısı, uygulamaları, tavsiyeleri ve emirleri karşısında bizim tutumumuz ne durumda? Efendimizin (s.a.s.) bütün tavsiyelerini, emirlerini, uygulamalarını hayranlıkla karşılıyor ve kabul ediyoruz bir Müslüman olarak. Acaba bunların ne kadarını içselleştirerek hayatımızda uyguluyoruz. Ne kadarına hayranlık duymakla birlikte hayatımızda uygulamakla ilgili bir anlayışımız ya da idrakimiz var? Ne kadarından haberdar değiliz? Hangilerini dinlediğimizde, hatırladığımızda çok hoşumuza gitse de bir türlü hayata geçiremiyoruz? Bu yazıda, sözünü ettiğimiz tefekküre bir vesile olması temennisiyle Peygamber Efendimizin çocuklarla ilgili emir, tavsiye ve uygulamalarını başlıklar halinde ele almaya çalışacağız.

Peygamberimiz çocuğun haklarını gözetirdi
Her şeyden önce Efendimiz, çocukların anne baba üzerinde hakları olduğunu ifade buyurmuştur. (Ebu Davud, Büyû’ (İcâre), 83.) Bu hak sebebiyle anne babanın yapması ve yapmaması gereken çeşitli hususlardan bahsetmiş, onların çocuklarıyla ilgili görev ve sorumluluklarından söz etmiştir. Ebeveynin bu sorumluluklarını şöyle sıralayabiliriz:
a. Efendimiz, doğan çocukların kulağına ezan okumuş (Ebu Davud, Edeb, 108.) ve çocuklara güzel bir isim verilmesini tavsiye etmiştir. Çocuklara isim vermiş, önceden verilmiş kötü isim varsa değiştirmiştir. (Müslim, Adab, 15; Cihad ve siyer, 89.) Bu sebeple çocuklarımıza isim verirken farklı olması, kimsede bulunmaması gibi gerekçelerle yaşadığımız toplumda garipsenecek, çocuğun zor durumda kalmasına, insanların kendisiyle alay etmesine sebep olabilecek isimler konulmaması konusunda dikkatli ve hassas olunmalıdır. 
b. Çocuk doğduğunda saçlarını kesmeyi, saçının ağırlığı kadar gümüşü sadaka olarak vermeyi (Tirmizi, Edâhi, 19; Muvatta, Akika, 1.) ve akika kurbanı kesmeyi tavsiye etmiştir. (Darimi, Edâhi, 9; Buhari, Akika, 2.)
c. Peygamberimiz anne babalara, çocukları arasında adil davranmalarını emretmiş, (Ebu Davud, Büyû’, 83; Müslim, Hibat, 13.) ayrıca erkek çocukları kız çocuklardan üstün görmekten men etmiştir. (Ebu Davud, Edeb, 121.) Erkek çocuğunu kız çocuğundan üstün gören, dahası kız çocuğunun doğmasını utanç vesilesi ve ağır bir yük olarak kabul eden bir toplumda yapılan bu tavsiye, çocuklar arasında cinsiyet konusunda genel anlamda hangi sebeple olursa olsun bir ayrım yapmamak şeklinde okunmalıdır.  
 Yine Hz. Peygamber (s.a.s.), malının bir bölümünü bir oğluna verirken kendisini şahit tutmak isteyen sahabeye, diğer çocuklarına da mal verip vermediğini sormuş, vermediğini öğrenince “çocukların arasında âdil davran, zulmüne beni şahit tutma” diyerek onun bu tasarrufuna mani olmuştur. (Buhari, Hibe, 10-12; Müslim, Hibat, 9-19.)
d. Bir babanın evladına bırakacağı en iyi bağışın iyi bir terbiye, güzel ahlak olduğunu ifade eden Efendimiz (Tirmizi, Birr, 33.), çocuk eğitimi konusuna dikkatlerimizi teksif etmekte, anne babaların çocuklarının geleceğini kurma endişesi ve bu konunun onlar nezdindeki öneminden yola çıkarak çok önemli bir hususu böyle güçlü bir benzetmeyle anlatmıştır.
Peygamberimiz çocukları severdi
Efendimiz (s.a.s.) çocukları çok sevmiş ve bu sevgiyi göstermekten hiç imtina etmemiştir. Peygamber Efendimiz ashâbının yanında bulunduğu bir sırada Hz. Hasan’ı öpmüştü. Orada bulunan Akra b. Hâbis de “Benim on tane çocuğum var, onlardan hiç birini öpmedim” deyince Resulüllah (s.a.s.) ona hayretle bakıp: “Merhamet etmeyen kimseye merhamet olunmaz” buyurmuştu. (Buhari, Edeb 18; Müslim, Fedâil, 65.)

Çocuklara olan sevgisiyle ilgili pek çok rivayet bulunan Rahmet Peygamberi bir gün mescitte hutbe îrâd ederken elbiselerinin eteklerine basarak düşe kalka yürüyen torunlarını görünce dayanamayarak hutbesine ara vermiş ve onların sevgisinin imtihan olduğunu belirtmiştir. (Tirmizi, Menâkıb, 30; Nesâî, Cuma, 30.) Efendimiz çocuklara olan sevgisini çeşitli vesilelerle göstermiştir:
a. Sevgisini çocuklara sarılarak, başlarını okşayarak, öperek göstermesinin yanı sıra onlarla şakalaşarak da ortaya koymuştur Peygamberimiz (s.a.s.). O, torunları Hz. Hasan ve Hüseyin’le şakalaşmayı çok severdi. Onların ellerinden tutar, göğsüne çıkarır, kucaklar ve öperdi. 
b. Peygamberimizin çocuklarla oynaması da onlara olan sevgisinin bir göstergesidir. Bir rivayette Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i sırtına bindirerek atçılık oynamış ve onlara: “Deveniz ne güzel deve, siz de ne güzel binicilersiniz” diye iltifatta bulunmuştur.
 On yaşından beri Hz. Peygamber’in hizmetinde bulunmuş bir sahabe olan Enes b. Malik (r.a.) de onun güzel şakalarından nasiplenmiş bir çocuktur. Enes’i gördüğünde bazen “ey iki kulaklı” diye şaka yapar bazen da kâkülünü hafifçe çekerek onu severdi.
c. Peygamberimiz çocuklara sevgisini sözleri ve iltifatlarıyla da ortaya koyardı. O, torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin için “Dünyadaki iki reyhanım benim” derdi. Elbette onun sevgi ve şefkati, şakalaşması sadece kendi torunlarına karşı değildi. 
d. Sevdiği, iltifat ettiği çocukları bağrına basar ve onlar için dua eder, sevgisini bu yolla da izhar ederdi. Enes b. Mâlik (r.a.) Peygamberimizin onları koklayıp bağrına bastığını ve kendilerine dua ettiğini bildirir. Yine Resulüllah Üsâme b. Zeyd’i (r.a.) bir dizine, Hz. Hasan’ı da öteki dizine oturtur, sonra ikisini birden bağrına basar ve: “Ey Rabbim, bunlara rahmet et, ben bunlara karşı çok merhamet duyuyorum” buyururdu. (Buhari, Edeb, 22.)

Peygamberimiz çocuklara merhamet ederdi
Peygamberimiz çocuklara karşı çok merhametliydi. Pek çok rivayet, Rahmet Peygamberinin çocukların gönlünü hoş tuttuğunu, onların çocukça isteklerini yerine getirmeye gayret ettiğini gösteriyor:
a. Merhamet Peygamberinin çocuklara olan şefkatini namaz ve hutbe sırasında bile değiştirmediğini görüyoruz. Kızı Zeynep’in (r.a.) kızı Ümâme’yi namazda omzuna alır, rükûya gidince yere bırakır, kalktığında yine omzuna alırdı. (Buhari, Salât, 106; Müslim, Mesâcid, 41.) Bazen secdedeyken torunları sırtına binerler, Efendimiz secdeden kalkarken onları yavaşça sırtından indirirdi. Bir keresinde Peygamberimiz secdedeyken Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin sırtına binmiş, onlar ininceye kadar Peygamberimiz secdeyi uzatmıştı. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 494)
b. Peygamberimizin çocuklara merhametini ortaya koyan bir başka örnek de namaz kıldırırken ağlama sesi duyunca çocuğun üzülmemesi ve annesinin huzursuz olmaması için kısa sureler okuyarak namazı kısa sürede tamamlamasıdır. (Müslim, Mesâcid, 42.) Bu konuda şöyle söylemiştir: “Bazen (kıraati) uzatma niyetiyle namaza başlıyorum da bir çocuğun ağlayışını duyunca annesinin onun ağlamasıyla ne çok tedirgin olduğunu bildiğimden namazımı kısa tutuyorum.” (Buhari, Ezan, 65.)
c. Peygamberimizin çocuklara karşı merhameti, onların çocuk ruhunu incitmemek, yıkıcı eleştiri yapmamak ve azarlamamak şeklinde de kendisini göstermektedir. Nitekim Hz. Enes, Efendimiz’e on sene hizmet ettiğini, bir kez bile olsun Efendimizin kendisine “Of!” bile demediğini, azarlamadığını söylemiştir. (Buhari, Edeb, 39; Müslim, Fedâil, 51.)
d. Efendimizin çocuklara karşı merhametinin bir yönü de yetim çocuklarla ilgilidir. Başparmağıyla işaret parmağını hafifçe ayırıp göstererek “Ben ve yetime kol kanat geren kimse cennette böyle yan yana olacağız.” (Buhârî, Talak, 25.) buyurarak onların kollanıp gözetilmesi görevini ümmete veren Efendimiz, saadet asrının yetimlerinin sığınağı olmuştur. Babası Uhud Savaşı’nda şehit olan Beşir’i Resulüllah (s.a.s.) teselli etmiş, ona “Ben senin baban olayım, Âişe de annen olsun istemez misin?” diyerek onu evine götürmüş, gönlünü almış, hüznünü gidermişti. (İbn Hacer, İsâbe, I, 302.) 

Peygamberimiz çocukları önemserdi
Peygamberimiz (s.a.s.) çocukları ve onların önemsedikleri konuları önemsemiş, onlara kendilerini değerli ve önemli hissetmelerini sağlayacak şekilde davranmıştır:
a. Peygamberimiz (s.a.s.) çocuklarla karşılaştığında onlara selam vermiştir. Hz. Enes, kendisinin çocuklarla oynarken Peygamberimizin yanlarına geldiğini ve onlara selam verdiğini rivayet ediyor. Yanından gelip geçerken onları fark etmek, değer verdiğini göstermek konusunda ne güzel bir örneklik. 
b. Sevgili Peygamberimiz, bir gün kendisine hediye getirilen bir içeceği birlikte oturduğu ashabına ikram etmek için sağına dönmüştü. Sağında henüz küçük bir çocuk olan amcasının oğlu Abdullah b. Abbas’ın oturduğunu gördü. Solunda ise ashabın yaşlıları oturuyordu. Peygamberimiz (s.a.s) çocuğun sırasını atlamadı, onu yok saymadı ve “İçeceği önce bu yaşlılara vermeme izin verir misin?” diye sordu. Çocuk “Hayır! Vallahi senden gelen nasibim için kimseyi kendime tercih edemem.” deyince de Peygamberimiz ikrama çocuktan başladı. (Müslim, Eşribe, 127)
c. Resulüllah, (Medine’de) yılın ilk mahsulü getirildiğinde dua ettikten sonra o meyveyi yanında bulunan çocukların en küçüğüne verirdi. (Müslim, Hac, 474.)
Çocuklara sorumluluk verirdi
Efendimiz çocuklara merhamet ettiği kadar onlara sorumluluk da vermiş, verdiği sorumlulukların takibi noktasında ise sabırlı ve anlayışlı olmuş, onların çocuk olduğunu hep göz önünde bulundurmuştur:
Bu konudaki en çok ve en meşhur rivayeti uzun seneler Rahmet Peygamberi’nin hizmetinde bulunan Enes b. Malik’ten öğreniyoruz. Bir gün Peygamber Efendimiz Hz. Enes’i (r.a.) bir iş için bir yere göndermiş. Enes b. Malik şöyle anlatıyor: “Ben: Vallahi gitmeyeceğim, dedim. İçimden de Peygamber Efendimizin emrettiği yere gitmek istiyordum. Efendimizin yanından çıktım. Sokakta oynayan çocukları gördüm. Onlara takılıp kaldım. Aradan epey zaman geçti. Oynarken Peygamberimiz arkamdan gelerek ensemden tuttu. Dönüp baktığımda gülümsüyordu. “Ey Enescik! Gönderdiğim yere gittin mi?” dedi. “Evet, hemen gidiyorum, ya Resulüllah” dedim.
Enes sözlerine devamla demiştir ki: “Rasûlullah’a on yıl hizmet ettim. Her işim onun arzu ettiği şekilde olmuyordu. Yaptığım bir şey için “bunu niye böyle yaptın?” Yapmadığım bir şey için de ‘niye şöyle yapmadın?’ demedi.”
“Resulüllah beni ne dövdü, ne bana kötü bir laf söyledi (Ebu Davud, Edeb, 1.) 

Allah Resulü çocuğu hakları ve saygınlığı ile bir şahsiyet olarak kabul etmiş ve bu anlayış çerçevesinde çocuklara yaklaşmıştır. Onun çocuklarla sevgi ve merhamet ekseninde kurduğu ilişki; hem ebeveynler hem de her Müslüman için dikkatle üzerinde düşünülmesi ve örnek alması gereken bir husustur. Çocuğun duygu, düşünce ve gelişim dünyasını göz önünde bulunduran bu yaklaşım aynı zamanda çocuk eğitim ve terbiyesinde her biri ufuk açıcı değerler olarak bundan önce olduğu gibi bundan sonra da bizlere rehberlik etmeye devam edecektir. Mevlid-i Nebi Haftasında bu değerlerin yeniden hatırlanmasına ve tefekkür edilmesine vesile olması niyazıyla Sevgili Peygamberimize (s.a.s.) sonsuz salat ve selam olsun."

Dr. Elif Arslan