ÇOCUKLARIN HAKKI VAR!
Emine Erdoğan Marsak
Resulüllah (s.a.s.) şöyle buyuruyor: “Çocuğunun senin üzerinde hakkı var!”
(Müslim, Sıyâm, 183)
Yumulan bir çift elin, dünyaya açılan bir çift gözün, Allah’ın ikramı olduğu bilinciyle yola çıkılması gereken eşsiz hediyedir evlat. En kıymetli karşılanmayı, en masum güzelliği, en güzel ismi, en şefkatli ebeveyni, hayatın en tatlı tonlarını görmeyi, bilgi ve kültür ikliminde seyre dalmayı, Kur’an ile şenlenen yuvada ilahi kelamı işitmeyi, sevgi ile beslenip ilim, irfan ve hikmet sofrasında Hz. Peygamber’in (s.a.s.) nasihatleriyle büyümeyi hak ediyor Yaradan’ın bahşettiği bu can.
Çocuk, evin mutluluğu, neşesi, bir ömür maddi ve manevi emeğe layık değeri, aynı zamanda bol rızkın vesilesidir. Her çocuk, dünyanın biricik ve en tatlı nimeti. Kız ya da erkek çocuk arasında yaşamın gülen yüzü olmaları bakımından hiçbir fark gözetilmemeli. Ebeveyn, evlat hayali kurarken bile ona karşı hayat boyu sorumluluklarını yerine getirebilmenin heyecanını duymalı ve onun haklarına azami ölçüde riayet etme kaygısına sahip olmalıdır.
Erkek evlat mavisiyle gökyüzü ise kız evlat, pembesiyle gül bahçesidir. Ebeveynler kendilerine sağlıklı bir çocuk bahşedildiği takdirde şükreden kullardan olacaklarını beyan ederler. Ancak Kur’an-ı Kerim, sağlıklı evlat sahibi bazı ebeveynlerin şükürden uzaklaşarak Allah’ın birliğine yaraşır itaatte bulunmadıklarını, şükür vaatlerine sadık kalmadıklarını ifade eder (A‘râf, 7/189-191). Bir bebeğin sesi ile dünyaya yeni bir ahenk sunduğu andan itibaren hamd ve şükür sıklıkla eda edilmelidir. Ebeveyn bu şuurla yavrusuna karşı görevlerinin neler olduğunu düşünmelidir. İlk görevlerinden birinin ona güzel isim koymak olduğunu bilmeli, insanlar arasında güzel anılmasına vesile olacak isimleri tercih etmelidir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), yeni doğan çocuklara Abdullah, İbrahim, Zeyneb, Yusuf, Hasan ve Hüseyin isimlerini vermiştir (Buhârî, Edeb, 108, 109). Resulullah (s.a.s.), çocuklara güzel isimler verdiği gibi bütün müminlere de çocukları için güzel isimler seçmelerini öğütlemektedir: “Muhakkak ki sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. O hâlde (yavrularınıza) güzel isimler veriniz.” (Ebû Dâvud, Edeb, 61)
Hz. Peygamber (s.a.s.), bebeklere doğumundan sonra tatlı bir şey vermiş (Buhârî, Akîka,1; Enbiyâ, 109) kulağına dua ve ezan ile fısıldamış (Ebû Dâvud, Edeb, 115), kurban kesilmesi gerektiğini söylemiştir (Tirmizi, Edâhî, 16). Resulüllah (s.a.s.), kızı Hz. Fatıma’dan (r.anha) doğumdan sonra torununun ilk kesilen saçı ağırlığınca gümüş sadaka vermesini de istemiştir (Tirmizi, Edâhî, 20). Bunların her biri dünyaya masumiyet ve saflık yayan bebeğin teşrifi içindir.
Ayet-i kerime’de “Biliniz ki mallarınız ve çocuklarınız ancak birer imtihandır. Allah katında ise büyük mükâfaat vardır.” buyurulmaktadır (Enfâl, 8/28). Çünkü evlat, hayat yolculuğunda doğumla gelen masumiyeti zaman içinde muhafaza ederek hava, su kadar berrak ve duru olabileceği gibi ilgisizlik, ihmal ve Yaradan’a şükrün yetersizliği sebebiyle imtihan vesilesi de olabilir. Çoğu zaman anne babanın asıl imtihanı, ilk nefesini alan süt kokulu yavrunun başını okşamadan, en gönülden şefkat sözcükleriyle sevmeden, öpüp koklamadan büyütmesi ile başlar. Ebeveyn, sevgisi doyumsuz evladın aynı zamanda bir imtihan vesilesi olduğunu unutmamalı, onu hayata hazırlamak, öz saygısı yüksek, topluma faydalı bir birey olarak yetiştirmek için binbir türlü sorumlulukların olacağını göz ardı etmemelidir.
Müreffeh veya zorlu hayat, bir yavrunun sevgi ve şefkatle büyütülmesine engel olmamalıdır. Ebeveynin sevgi ve şefkat kanatları altında çocuğuna verebileceği en eşsiz hediye, onu kötü hasletlerden koruyacak güzel ahlaktır. Güzel ahlak sahibi mümin evlat, öncelikle tüm âlemlere can verdiği gibi kendisine de can veren Yaradan’a karşı kulluğu; kibir ve riyadan uzak ihlas ve tevazu ile eda etme gayretinde olacaktır. Allah Teâlâ’nın huzurunda edep ve huşu ile namaz kılmaya çalışacak, zekâtı verirken, fakire ikramda bulunurken elleri titremeyecek, minnet hissini telkin eden tavırlar içerisinde bulunmayacaktır. Oruç tuttuğunda ise sadece bedeni açlık ile terbiye etme olmayacak, dilini yalandan, gıybetten ve faydasız sözden, gözünü ahlak dışı her türlü hâl ve tavırdan, kulağını hoş olmayan şeyleri işitmekten muhafaza etmeye çalışacaktır. Bir çocuk farkında olsa da olmasa da büyük ölçüde en yakınlarını hemen her konuda olduğu gibi ahlaki meselelerde de örnek alacaktır. Bu sebeple Allah’a kulluk ve kul hakkı bilincini taşıyan ebeveyne sahip olabilmek, süt kokulu yavrunun en temel hakkıdır.