OkLogo

SAĞLIKLI AİLE OLMAK

Özge Gökhan Kır

Aile, aileyi oluşturan bireylerin hepsinin duygu, düşünce ve davranışlarından oluşan bir sistemdir. Aile sistemi içinde bireyler; duygu, düşünce ve davranışları ile sürekli olarak olumlu ya da olumsuz yönde birbirlerini etkilerler.
Aile, zaman içinde sürekli değişen aktif bir yapıdır. Dolayısıyla yaşamının bir döneminde sağlıklı olan bir ailenin ömür boyu sağlıklı olacağını ya da bir dönemde sağlıksız olan bir ailenin sürekli sağlıksız kalacağını söyleyemeyiz. Ailelerin sağlıklılık durumları, farklı dönemlerde değişiklik gösterebilmektedir.
Sağlıklı aile yapısını devam ettirebilmek için aileyi oluşturan tüm bireylerin devamlı olarak çaba göstermesi gerekir. Araştırmalar, sağlıklı ailelerin birçok kültürde bazı ortak özellikleri olduğunu göstermiştir. Bu özellikleri aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz:

Açık-Etkili İletişim: İletişim, aile içinde, sözel ve sözel olmayan mesajlarla bilgi alışverişi sağlar. Doğru iletişimin formülü: Kendini doğru şekilde anlatmak + Karşındaki kişiyi doğru şekilde anlamak = Anlaşmaktır.
Bu formülün sağlıklı ailelerde uygulandığı görülür. Sağlıklı ailelerde bireyler iletişimi önemser, birbirlerini aktif bir şekilde dinler, anlamaya çalışır, empati kurar, birbirlerinin duygu ve düşüncelerinden haberdar olurlar. Duygularını ifade ederken eleştirilme, yargılanma, etiketlenme kaygıları taşımadan birbirlerine güven duyarlar. Birbirini dinlemeye ve anlamaya verilen önem sayesinde bireyler, anlatmaya ve açık olmaya da motive olurlar. Açık iletişim kurabilen aileler, sorunlar karşısında sessiz kalmak ya da sorunları görmezden gelmek yerine, konuyu ayrıntıları ile konuşup tartışarak çözüm üretecek zemini de bulurlar.

Bağlılık: Bağlılık, aile açısından hem duygusal hem de davranışsal boyutu olan bir kavramdır. Sağlıklı ailelerde bireyler, kendilerini aidiyet duygusu ile ailenin bir parçası olarak hissederler. Bağlılık, aile üyelerinin iyi ve kötü zamanlarda bir ve birlikte olabilmesini de ifade eder. Temelinde bağlılık olan aile üyeleri, aile etkinliklerine gerekli önemi verir, gerekli zamanı ayırır, iş birliği içinde hareket ederler.

Kriz Durumlarını Pozitif Şekilde Ele Alma: Ülke olarak Corona virüs ile mücadele ettiğimiz bu günlerde her birimize önemli sorumluluklar düşmektedir. Eğitimin evden yürütüldüğü, ebeveynlerin iş yaşamının sekteye uğradığı ya da çalışmalarını evden, internet üzerinden sürdürdüğü, böylece aile üyelerinin bir arada olduğu bir dönemdeyiz. Ailenin bir arada bulunmasını krizden ziyade fırsata çevirebilirsiniz. Nasıl mı? Birlikteliği, yenilenmek için fırsat olarak değerlendirerek, güç birliği ile bu dönemi atlatmak için yakınlaşarak, paylaşımları ve iletişimi arttırarak, ailevi güzel kazanımlar elde edebilirsiniz.
Sağlıklı aileler, beklendik (üniversite okumak için evden ayrılmak gibi) ve beklenmedik, ani gelişen (sağlık sorunları, işten ayrılma, çocuk sahibi olamama gibi) durumlarda doğru yöntemler kullanarak krizin üstesinden gelebilirler. Kriz durumunda birbirlerini değil, sorunu karşılarına alarak ve sorun karşısında birlikte olarak istişare ederler, duygu ve beklentilerini dile getirirler, tecrübeli kişilerden öneri ve yardım alırlar hatta mizahın iyileştirici gücünü kullanırlar. Bu şekilde krizi büyütmeden ve birbirlerini yıpratmadan durumun üstesinden gelirler.

Birlikte Zaman Geçirmeye İsteklilik: Sağlıklı aileler, birlikte zaman geçirmekten keyif alır, o nedenle de birlikte olmaya isteklidirler. Birlikteyken hoşça vakit geçirmeyi bilen aileler, birlikte oldukları anı, duyguyu, düşünceyi paylaşarak birlikteliği değerli kılmayı başarırlar. Ruh ve beden olarak oradadırlar. Ailece hoşça vakit geçirebilecek birtakım aktiviteleri düzenli aralıklarla organize eder ve gerçekleştirirler. Böylece aile bağları ve memnuniyet duyguları güçlenir.

Destekleme: Aile üyeleri, önemli ya da dönüm noktası olan durumlarda birbirlerini cesaretlendirirler. Yeni bir okula başlamak, kişisel ya da akademik gelişim için alınacak eğitimler, yeni bir iş kurma, uzun süre tedavi gerektiren bir sağlık sorunu gibi önemli durumlarda gerekli maddi ve manevi desteği sağlamak için ellerinden gelen gayreti göstererek birbirlerine destek olurlar.

Değişime Uyum Sağlama: Beklendik ve beklenmedik birtakım durumlar karşısında, aile içi işleyiş ve kuralları revize ederek değişime uyum sağlamak gerekir. Sağlıklı aileler, değişime uyum sağlamakta gecikmez, yapılarını yeni koşullara uyum sağlayacak şekilde esnetir ve değiştirirler.

Uygun Sınırlar Koyma: Sınırlar, aile içindeki ve aile dışındaki bireylerin nerede duracağı ile ilgili bir kavramdır. Nelerden sorumlu olduğumuzun yanında nelerden sorumlu olmadığımızı da tanımlar. Uygun sınırlara sahip ailelerde kurallar, denetim ve işleyiş aile üyelerinin kontrolü altındadır. Yakınlarından fikir, yardım, öneri ve destek alırlar, ancak diğerlerinin fikir ve isteklerine göre değil kendi istek ve ihtiyaçları doğrultusunda kendi kararlarını kendileri verirler. Ailenin kontrolünü başkalarının eline bırakmazlar. Dışarıdan, anne, baba, kardeşler gibi kök aile üyelerinden gelecek müdahalelere karşı gerektiğinde uygun şekilde “hayır” demeyi bilerek sınırlarını korumaya devam ederler.

Saygı: Sağlıklı ailelerde bireyler, birbirlerinin düşünce, inanç ve görüşlerine katılmasalar da saygı gösterirler. Birbirlerini değiştirmeye çalışmadan, olduğu gibi saygıyla kabullenirler. Benzer şekilde eşler, birbirlerinin köken ailesini ( anne, baba, kardeş) sevmek zorunda değildir ama saygı göstermek zorundadır. Bu çerçevede ilişkilerini sürdürebilirler.

Dinî İnançlarda Uyum: Dinî inanışlar, ailelerin sorunlarla baş etmelerine yardımcı olmasından ve kendilerine yaşamda rehberlik eden temel prensipler sunmasından dolayı önemli bir destek kaynağıdır. Aynı dinî yönelime sahip olan çiftler; doğum, ölüm, düğün gibi olaylarda fikir birliği ile aynı ritüellerde anlaşmıştır. Dinî inançlarda uyum, evlilik doyumunun yüksek düzeyde olmasına önemli katkılar sağlar.

Açık Roller ve Sorumluluklar: Sağlıklı ailelerde ailenin işleyişi için gerekli ihtiyaçlar ve ihtiyaçların kim tarafından, ne zaman, nasıl karşılanacağı net bir şekilde belirlenmiştir. Hangi ödemeyi kimin, ne zaman yapacağı; çocukları okuldan kimin, ne zaman alacağı; alışveriş, ev işlerinde bireylere düşen görevler adil bir şekilde paylaşılmıştır. Bu ailelerde roller ve sorumluluklar, tüm üyelerin görüşleri alınarak ve kendi rızaları ile yaşına, koşullara ve beceri düzeyine uygun olacak şekilde kararlaştırılır. O nedenle, sorumluluklarda ve ihtiyaçların karşılanması noktasında aksama olmaz; dengeli bir dağılım yapıldığı için kimse gereğinden fazla sorumluluk da yüklenmemiş olur.
Sonuç olarak, sağlıklı aile özelliklerine sahip olmak, sadece yüksek evlilik doyumunu değil bireysel yaşam doyumunu da yükselten önemli bir faktördür. Aile üyelerinin kişisel gelişimi ile tutarlı ve kararlı bir şekilde gayret etmesiyle gerçekleşebilir. Aile üyelerinin kendi çabaları ile arzu edilen, ideal hedefe ulaşamadıkları durumlarda ise psikolojik destek ve aile danışmanlığı desteği alarak daha mutlu, daha huzurlu bir aile olabilmeleri mümkündür.

Özge Gökhan Kır