OkLogo

İLETİŞİMDE SEVGİ DİLİ

Asuman Düzgün

Duygusallıkta fakirleşmiş bir dünyanın misafirleri olarak her geçen gün toplumda, ailede, evliliklerde ve dostluklarda iletişim ve sevgi temelli bozulmalara şahit olmaktayız. Yaşanan bu sosyal problemlerin temelinde ise genelde sevgi dilinin eksikliği karşımıza çıkıyor. Kafası eğitilirken kalbi ihmal edilen neslin; kendisine, ailesine ve insanlığa birçok olumsuz yaşantı olarak geri döndüğünü her geçen gün ekranlardan izliyoruz. Sevgisiz büyütülen çocukların açtığı yaralar, sadece yetiştikleri aileyi etkilemiyor; dokunduğu her yeri yakıp yıkabiliyor. Sevgi yetimi ve şefkat öksüzü olarak yetişen bu çocuklar, mutsuz bir toplumun oluşmasına da zemin hazırlıyorlar. Dünyada açlıktan ölenlerin varlığı hepimizi rahatsız eder ama sevgisizlikten ruhları ölenler, kendilerinden topluma bir zarar gelene kadar pek dikkatimizi çekmez. Hâlbuki insanlık dünyasında, manevi yangınlarda ilk kurtarılacak değerler yüreklerdir. Çok odalı evlerle gövdeleri ile birlikte gönülleri de bizlerden ayrılan çocuklarımızın ruhlarının sevgiyle doyurulmaya ihtiyacı var. Burada, toplumun üstüne sinen şiddet, vurdumduymazlık zehrinin panzehiri olarak, sevgi eğitimini merkeze alan bir zihniyetin oluşumuna gereksinim duyuyoruz.
Güçlü aile yapısının ve sağlıklı toplumun temel taşı, hiç kuşku yok ki sevgidir. Sevgi; verdikçe artan, karşılığında hiçbir ücret ödenmeyen, Allah'ın bizlere lütfettiği bir nimettir. Yunus Emre, “Sevgi gelince tüm eksikler biter.” der. Pusulası doğru değerler olan ve bu değerlerle çağı okuyan, psikolojik bağışıklık sistemi gelişmiş, kendisi ve diğer insanlarla sağlıklı iletişim kurabilen çocuklar yetiştirmek için, sevginin eğitici gücünden faydalanmamız gerekir. Peki, çocuklarımızı ruhsal olarak sağlıklı kılacak bu sevgi dili iletişimini bizler nasıl kullanmalıyız? İnsanın sevgiye olan eğilimi doğuştan gelen bir yetidir diyebiliriz. Sevgiye olan bu temayül, hayatın her aşamasında hep bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkar. Maslow'un temel ihtiyaçlar piramidine baktığımızda “ait olma ve sevgi ihtiyacı”nın fizyolojik ihtiyaçlar ve kendini güvende hissetme ihtiyacından hemen sonra geldiğini görüyoruz. Burada çocuğun, karnının doyurulması kadar, kalbinin beslenmesine de gereksinim duyduğu ortaya çıkıyor. “Benim sevilmeye ihtiyacım var.” düşüncesi insanın bir nevi ruhsal açlığını gösteriyor. Bu noktada bir çocuk, ailesi tarafından her şartta sevilmeyi hak ediyor. Çocuklarımızla kuracağımız sevgi dili iletişiminde, hiçbir koşula bağlamadan onların sadece ve sadece bizim evladımız olduklarından dolayı duyduğumuz memnuniyeti gösterme ve hissettirme önemli bir yere sahiptir. Güzel bir karne getirdiğinde ya da yüksek not aldığında sevildiğini düşünen çocuklar, gerçek sevgiyi hissedemeyeceklerdir. Buna sevginin takasa veya ticarete dökülmüş hâli diyebiliriz. Bütün davranış bozukluklarının temeline indiğimizde genelde karşımıza çıkan durum, sevildiğini ve değerli olduğunu hissetmeyen çocukların varlığıdır. Bütün anne babalar şüphesiz çocuklarını çok severler fakat burada önemli olan, çocuğun, sevildiğini hissetmesidir. Çocuklarımızla kuracağımız sevgi dili iletişiminde dikkat edeceğimiz bir diğer husus ise kullandığımız takdir ve onay cümleleridir. Biz anne babalara genelde çocukların emeklemesi, yürümesi ve konuşması hep sevimli gelir ve sıkça takdir cümleleri kullanırız. Fakat zaman geçtikçe takdir sözlerinin yerini kınama, yargılama ve etiketleme cümleleri almaya başlar. Çocuklarımızın olumlu davranışlarının kalıcı hâle gelmesinde davranışlarına yönelik söylediğimiz takdir ifadeleri çok etkili olacaktır. Kelimelerin insan ruhu üzerindeki etkileri muhakkak ki çok büyüktür. Çocuklarımızı olumsuz kelime ve cümlelerle etiketlememeliyiz. Kullandığımız olumsuz kelimeyi benimseyip o etikete uygun bir kişilik geliştirebilirler. Yine her çocuğun eşsiz ve biricik olduğu düşüncesiyle evlatlarımızı bir başkası ile kıyaslamamalıyız. Kıyas, kişiye yapılabilecek en büyük zulümlerdendir. “Seni olduğun gibi kabul etmiyorum.” mesajı içerir. Genelde anne babalar tarafından iyi niyetle ve çocukları olumlu bir davranışa motive etmek amacıyla yapılsa da çocukların öz değerlilik duygularının zedelenmesine neden olmaktadır. Her çocuğun potansiyelinde var olan cevheri bulup onun gelişmesi noktasında desteklemeliyiz. Çocuklarımızla kuracağımız sevgi dili iletişimi için yapmamız gereken bir diğer şey ise onlarla geçireceğimiz nitelikli zamandır. Çocuğumuzla ilgi alanları üzerine zaman geçirmek ve yaşına uygun oyunlar oynamak ilginin ve sevginin en güzel ispatı olacaktır. Oyun çağı çocuğu için oyun, hava ve su kadar önemli bir gıdadır. Sevgi emek ister, emek için de zaman gerekir. Aile ortamlarını televizyon ve internete esir etmeyen ve ailenin sıcak havasını çocuklarına hissettirebilen anne babaları günümüzün en büyük kahramanları olarak görüyorum. Zaman hırsızlarına karşı temkinli olup zamanı gerçek hak sahiplerine teslim etmek gerekir. Çocuklarda stresin ve olumsuz durumun ifadesi genelde davranış dilidir. Davranış dilinin verdiği mesaj: “Lütfen bana zaman ayırın!”dır. Çocuklarımızla kuracağımız sevgi dili iletişiminin diğer bir göstergesi ise onlara sarılmak, onları öpmek ve okşamak şeklinde gerçekleştirdiğimiz fiziksel temaslarımızdır. Çocuk gelişim alanlarında çok sayıda araştırma şu sonuca varmıştır: Kucaklanan ve öpülen çocuklar, uzun zaman fiziksel temastan mahrum bırakılmış çocuklara nazaran daha sağlıklı bir duygusal yaşam geliştirirler. Efendimizin hayatına baktığımızda da sevgi eksenli insan yetiştirme modelinin varlığı dikkatimizi çekiyor. O'nun çocukları öpmesi, kucaklaması, göğsünde uyutmuş olması ve yine yanına gelenlerle tokalaşıp karşıdaki kişi elini çekmedikçe kendisinin de onun elini bırakmamasında fiziksel temasın sevgi göstergesindeki önemini görüyoruz. Sevgi dili ile iletişime geçerken dikkat etmemiz gereken bir diğer husus ise çocuklarımızı etkin bir şekilde dinlemektir. Sadece kulaklarımızla değil, bütün bedenimizle ilgiyi sadece onlara vererek yapacağımız etkin dinlemeler çocuklarımıza kendilerini değerli hissettirecektir. Eğer müsait değilsek “Şu an müsait değilim, işimi bitirince seni dinleyeceğim.” demek, meşgulken dinliyormuş gibi yapmaktan çok daha etkili olacaktır. Gönül, gözün baktığı yerde olur. Gözler TV veya telefon ekranında iken gönül çocuklarda olamaz. Sevgi dili iletişimini ev ortamımızda kullanarak çocuklarımıza model olmak ise bir diğer yöntemdir. Kendimizle, eşimizle, dostumuzla kurduğumuz ilişki ve iletişim biçimimizden mutlaka ki çocuklarımız da etkileneceklerdir. Çocuk, anne ve babası ile nasıl iletişim kuruyorsa diğer insanlarla da o şekilde iletişim kuracaktır. Çocuklarımızın yüreğine ne ekiyorsak ileride onu biçeceğiz. Beş Sevgi Dili kitabının yazarı Gary Chapman, çocukların küçük yaşta ailesi tarafından ona sunulan sevgi dilini benimseyerek ileriki yaşamlarında da o dil üzerinden insanlarla iletişime geçtiklerinden bahseder. Çocuklarımızla kuracağımız iletişimde sevgi dilinin bütün lehçelerini kullanalım ki duygu dünyası geniş, duyarlı çocuklar yetiştirebilelim. Çocuklarımızla kuracağımız sevgi dili iletişimi sayesinde “kalpten kalbe giden yol”u dirilterek gönül ehli bir neslin yetişmesine katkı sağlamış olacağız. Sevgi merkezli eğitim ile çocuklarımıza, ileride hangi mesleği yaparlarsa yapsınlar önce insan olmalarının çok daha önemli olduğunu hissettirerek akleden kalplerini aktif kılacağız. Sevgi, kalp toprağında yeşerecektir. Gönül dünyamızı çoraklaştırmayalım ki sevgimiz her daim yemyeşil kalsın.

Asuman Düzgün