OkLogo

"BESİM BERİSHA: “Türkiye’de unutulmayacak anılar biriktirdik.”"

Mahir Kılınç

"Kosava’nın Prizren şehrinden kalkıp Türkiye’de okuma isteğiniz nasıl oluştu? Bizlere bu maceranızdan bahseder misiniz? Ayrıca Türkiye’ye geldiğinizde sizi en çok etkileyen neydi?
Biz Türkiye’yi çocukluk yıllarımızdan beri biliyorduk. Çünkü yaşadığımız topraklardaki göğe doğru uzanan minareler, akarsular üzerine kurulmuş köprüler ve her bir köşeye yapılmış çeşmeler Türkiye’nin buraya doğru uzanmış elleriydi sanki. Buradaki varlığını hâlâ sürdürdüğünü en bariz şekilde gösteriyordu. Ayrıca benim yaşadığım şehirde Türk kardeşlerim daha yoğun yaşadığından onlarla aynı sokaklarda büyüdük, oyunlar oynadık. Dolayısıyla önce şehrimizdeki kültürel varlıkların, ardından komşumuz ve arkadaşımız olan Türk kardeşlerimizin sayesinde Türkiye’yi kendimi bildim bileli tanırım.  

Lise döneminde, bizden önce Türkiye’ye giden çok arkadaşımız vardı. Oradaki şartları, misafirperverliği ve eğitim kalitesini Kosova’ya her gelişlerinde bizlere anlatırlardı. Biz de daha lisedeyken Türkiye’ye gitme hayalleri kuruyorduk. “Türkiye, gelişmeye hızla devam eden bir ülke ve insanları bizim insanımızla aynı.” diyerek arkadaşlarımız, severek ve isteyerek Türkiye’ye gitmeyi hayal eden bizlerin gitme hevesini daha da artırıyorlardı.
Türkiye’ye ayak bastığımız andan ayrıldığımız ana kadar çok ama çok güzel ve unutulmayacak anılar biriktirdik. Derinden etkilendiğimiz şeyler yaşadık. Bizim alışık olmadığımız, öğretmen-öğrenci yakınlığı buna bir örnek. Bir hoca nasıl olur da bir öğrenci ile çay içer, aklımız almıyordu. Bu, herhâlde çocuklarıma da anlatacağım, etkilendiğim anlardan en başta gelenlerdendir.

Türkiye Diyanet Vakfı aracılığıyla Türkiye’de dinî eğitimini tamamlayan pek çok kişiden birisiniz. Öncelikle TDV’nin Müslüman öğrencilere yönelik bu hizmetini nasıl buluyorsunuz ve ülkenizdeki insanlar tarafından bu nasıl karşılanıyor?
Evet, ben de Türkiye Diyanet Vakfı aracılığıyla okuyan, iş sahibi olup da çeşitli kurumlarda hizmet vermekte olan pek çok kişiden biriyim. TDV’nin bu hizmeti olmasaydı belki ben de bu makamda olmazdım. Benim Prizren İslam Birliği Başkanı (Müftü) olarak seçilmemde en büyük etken, TDV burslusu ve Türkiye’de bir okuldan mezun olmamdır. Bu hizmet devam ettiği sürece ki -devam etmesini diliyor ve umuyoruz- Kosova’daki dinî hayatın emin ve güvenilir ellerde olacağını söyleyebilirim. Millet olarak Türkler ve biz Arnavutlar, aynı geçmişe sahip olduğumuz için aynı dinî yaşam tarzı ve mentalitesini de paylaşıyoruz. Böylelikle de TDV burslusu olup Türkiye’de okumak çok büyük bir avantaj. Bunun içindir ki halkımızın ve cematimizin gözünde de bizler daha çok sevilip saygı görüyoruz. İnsanlar, bu hizmetin Kosova’nın her yerinde olmasını istiyor. Yani öğrenci alımının sadece bir yer ve şehirden değil Kosova’nın her yerinden mümkün olduğu kadar yapılmasını diliyorlar.

Türkiye’deki tahsil hayatınızdan sonra Prizren’de müezzinlik, imamlık yapmış ve şimdi de müftülük yapan biri olarak Kosova’daki dinî hizmetlerden ve Türkiye’deki hizmetlerden esinlenerek uygulamaya koyduğunuz faaliyetlerinizden söz eder misiniz?
Küçükler büyükleri örnek alır her zaman. Biz de Diyanet İşleri Başkanlığının yapmış olduğu ve yapmakta olduğu faaliyetleri takip ediyoruz. Tabii ki çoğunu hayata geçiremiyoruz fakat ona yakın bir faaliyet yapmaya gayret ediyoruz. Bize devlet desteği verilmediği için çoğu etkinliği gerçekleştiremiyoruz. Ama her zaman “az hizmet ama devamlı hizmet” mantığıyla çalışmaya gayret ediyoruz.
Türkiye’de TDV’de görmüş olduğum güzel hizmetlerden biri, ihtiyaç sahiplerinin kapılarını açıp evden eve erzak yardımı yapılması. Biz de yıllarca Türkiye’de şahit olduğumuz bu hizmeti gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Önemli gün ve gecelerde ise merkez camimizde, Arnavutça, Türkçe ve Boşnakça olmak üzere mevlit ve ilahilerle cemaatimize hitap ediyoruz. 
Bir diğer güzel faaliyet de meydan ve çarşılarda, halka açık yerlerde, çocuklarımıza dinî ve millî bayramlarımızda hediye takdim etmemiz. Yani sadece camide değil, cami dışında da faaliyetlerimizi yoğunlaştırmaya gayret ediyoruz.

Kosova’daki dinî hayattan ve Müslümanlardan bahseder misiniz?
Türkiye her açıdan sadece Kosova’dan değil dünyanın her Müslüman ülkesinden çok daha ileri seviyede. Biz herhangi bir mesele hakkında bilgi verdiğimizde Türkiye’deki insanları örnek gösteriyoruz. 
Kosova’da ise eski rejimlerin kalıntıları ve daha temizlenememiş düşünceleri mevcuttur. Halkımızın yüzde 96’sı Müslümandır fakat günlük dinî yaşamda bazı aksaklıklar gözükmektedir. Kosova genelinde 800 civarı cami var, bunların 90’ı Prizren’de ama buradaki yabancı medya ve ülke etkisi çok fazla. Savaş sonrası büyüyen Avrupa ve Amerika sevgisi, Türkiye ve Müslüman ülkelerini geride bırakıyor gibi. Türkiye devlet olarak son zamanlarda kendini göstermeye çalışıyor olsa da diğer taraf daha ağır basıyor maalesef. Bizim gayretimiz de bu rüzgârı ters yöne çevirmek. Halkımız Türkiye’yi çok ama çok seviyor.

Savaş öncesi ve sonrası dinî hayatı düşündüğümüzde Prizren ve Kosova’da dinî hayata yönelik ne gibi değişiklikler oldu? 
Savaş dönemi Kosova genelinde 218 cami yakıldı ve tahrip edildi. Bunların bazıları Osmanlı Dönemi’nden kalma eserlerdi. Sırp rejimi tarafından kendi dilimizde dinî kitaplara izin verilmiyordu. Onlar da biliyorlardı ki Müslümanların güçlü duruma gelmeleri işlerini çok daha zor duruma getirecekti. Müslümanların okumaları mümkün olduğu kadar engelleniyordu. Cami ve medrese gibi inşaatlara izin verilmiyordu. Osmanlı mirası bu topraklarda dinî hayat genelde gizli yaşanıyordu. Oruç tutan kişi hiç kimseye oruç tuttuğunu söylemiyordu. Mevlit gibi dinî merasimler, az sayıda katılımla yapılıyordu. Şimdi bütün bunlar açık ve korkusuz bir şekilde yapılıyor fakat insanların günlük dinî pratiklerinde bazı eksiklikler görmekteyiz. Camilerimiz cuma için dopdolu, aynı zamanda sokak ve caddelerimiz de dolu. Ancak insanların düşüncelerini söyleme özgürlüğünün din hakkındaki söylemlere de sirayet etmesinin, din hakkında yanlış görüşlerin ve algıların oluşmasına neden olduğu görülüyor.


ÖZ GEÇMİŞ
Besim (Adil-Selime) Berisha 12 Kasım 1985’te Kosova’nın Prizren şehrinde doğdu. İlk ve ortaokulu Prizren’deki Abdül Fraşıri Okulunda okudu. Lise öğrenimini Prizren’deki Priştine Alauddin Medresesinde tamamlayıp ardından TDV’nin imkânlarıyla Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesini 2009 yılında bitirdi. Lisans eğitiminin ardından U.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dinler Tarihi Bilim Dalında yüksek lisans yaptı. Türkiye’deki tahsil hayatını bitirir bitirmez 2012 yılında müezzin olarak başlayan Besim Berisha, 2014 yılında imamlığa geçti ve akabinde 2016 yılında Prizren Müftüsü seçildi. Hâlihazırda müftülük vazifesini yürüten Besim Berisha, aynı zamanda Alauddin Medresesinde Türk Dili öğretmenliği de yapmaktadır."

Mahir Kılınç