OkLogo

PANDEMİ DÖNEMİNDE ÇOCUKLARDA PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK

Asuman Düzgün


Modern zaman insanı, yaşadığımız bu çağda savaşlara, göçlere, açlık, susuzluk çeken insan görüntülerine ve daha birçok olumsuz duruma şahit oldu. Ve şimdilerde ise zengin fakir, gelişmiş gelişmemiş ayırt etmeksizin herkesi eşitleyen Covid-19 ile mücadele ediyor. İnsanı sosyolojik ve psikolojik olarak değiştiren ve dönüştüren bu salgın, belleğimize kolay kolay silinmeyecek hatıralardan bir yenisini daha ekledi.
İçinde yaşadığımız dünyayı bir gemiye benzetirsek ansızın gelen bu virüs, gemideki herkesi biraz tedirgin etti diyebiliriz. Çünkü insan, kontrolü sağlayamadığı ve bildiği kuralların işe yaramadığı anlarda fiziksel, duygusal ve davranışsal olarak zorlanır. Günlük rutinlerimizi değiştiren ve alışılagelen düzenimizi altüst eden bu pandemiden ruhsal olarak etkilenmek belki biraz da kaygılanmak gayet normal ve insani bir durum. Hatta belli bir düzeydeki kaygı, önlem aldırıp koruması adına gerekli ve işlevsel de diyebiliriz. Fakat bu dönemde biz yetişkinler, kaygı ve stresimizi ne kadar sağlıklı bir şekilde yönetebilirsek çocuklarımıza da o ölçüde doğru rol modeller olabiliriz. Zira küçük çocukların travmatik olaylara verdikleri tepkiler, anne baba ve bakım verenlerinin tepkilerine bağlıdır. Çocukların normal yaşantılarında devam ettikleri birçok aktivitenin sekteye uğraması, akranlarıyla ilişkilerine mesafe konması onları ruhsal olarak olumsuz etkileyebilir. Verecekleri tepkiler ise yaşlarına, gelişim dönemi özelliklerine, mizaçlarına, olumsuz olaylarla baş etme becerilerine, ailelerinin tutum ve davranışlarına göre birbirinden farklılık gösterecektir. Özellikle 10 yaş altındaki çocuklar, gerçeklik algıları tam oturmadığından sürekli anne babalarını taklit edeceklerdir.
Evde kalmak ve çocuklarla sürekli birlikte olmak, biz anne babalara ebeveynliği yeniden tanımlattırdı kuşkusuz. Belki önceliklerimizi, beklentilerimizi bu sürecin bize yüklediği sorumlulukları tekrar gözden geçirme fırsatı bulduk. Çünkü biliyoruz ki insanın genlerinde her zaman yeniden ayağa kalkabilme ve yoluna devam edebilme becerisi gizlidir. Yine insan, yeni ortama ve duruma çabuk uyum sağlayabilme kapasitesine sahiptir. Bu salgın, bizim seçimimiz değildi ama bu süreci nasıl yaşayacağımız bizim tercihimizdi. Öncelikli olarak çocuklarımızı yaşlarına uygun şekilde durumla ilgili bilgilendirdik, konu ile ilgili olarak merak ettikleri soruları basit, anlaşılır, yaşlarına uygun ve net bir şekilde cevapladık. Örneğin hastalığın Covid-19 ismini taşıdığı, doktorların bu virüsle ilgili bilgi edinmeye devam ettiğini, hastalığa birçok kişinin yakalandığını ama çoğunun durumunun iyi olduğunu, çocukların nadiren hastalandıklarını, hastalandıklarında da daha hafif geçirdikleri gibi. Aynı zamanda “kontrollü sosyal hayat” olarak tanımlanan bu yeni dönemde hijyen, sosyal mesafe ve maske kullanımı kurallarına da dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizdik.
Peki çocuklarımızın fiziksel sağlıkları için aldığımız önlemler kadar ruhsal sağlıkları adına neler yapmamız gerektiğini ya da alacağımız hangi önlemlerle onların psikolojik dayanıklılıklarını artırabileceğimizi düşündük mü?
Buradaki en önemli nokta, fiziksel hijyen kadar zihinsel hijyene önem verilmesi gerektiğidir. Onun için sürekli kaos haberlerinin verildiği, bununla ilgili görsellerin yayımlandığı medya ortamlarından kendimizi ve çocuklarımızı uzak tutmalıyız. Sürekli olumsuz haber bombardımanı altında bizlerin ve çocuklarımızın ruhsal dayanıklılığı zayıflayacaktır. İhtiyacımız olan bilgileri doğru ve güvenilir kaynaklardan günün belirli saatlerinde öğrenmemiz yeterli olacaktır.
Ayrıca çocuklarımızın bu salgın hastalık sürecine dair duygu ve düşüncelerini aktarmalarına yardımcı olmalıyız. Her çocuğun kendini ifade etme şekli birbirinden farklıdır. Kimi konuşarak kimi resimle kimi müzikle anlatır kendini kiminde ise beden dili devreye girer. Hangi şekilde olursa olsun duygularını dışarı akıtmaları, ruh sağlıkları için faydalı olacaktır. Bu süreçte bazı çocuklarımızda yaşlarının gerisinde davranışlarla karşılaşabiliriz. Parmak emme, alt ıslatma gibi... Bu durumda sakin kalarak bir uzmanla iletişime geçebiliriz.
Bu süreçte ve daha sonrasında ortaya çıkabilecek olası negatif psikolojik etkileri en aza indirebilmek için çocuklarımıza yeni şartlara uygun rutinler oluşturmalıyız. Rutin, belirsizliğin ortadan kalkması, güven hissi demektir. Aynı zamanda rutinler, alışkanlıkların gelişmesini kolaylaştırırlar. Zamanı öncelikli amaçlar doğrultusunda planlı bir şekilde bir çizelgeye oturtma, onlara sınır çizmek ve rutin oluşturmakta yardımcı olacaktır. Ders çalışma, kitap okuma, uyku, oyun, yemek saati gibi faaliyetlerine belirli bir süre ayırma ve bu etkinliklerini de genelde aynı saatlere koyma rutin oluşturmayı kolaylaştıracaktır. Yine çocukları yapılandırılmış basit ev uğraşlarına yönlendirmek de faydalı olacaktır. Özellikle bağışıklık sistemini koruyan ve güçlendiren beslenme ve uyku düzenlerine dikkat etmemiz önemlidir.
Hareket etmek, çocuklarda biz yetişkinlere oranla daha etkin bir yer tutar. Hareket demek oyun demektir. Oyunsa onları geliştiren rahatlatan bir şey. Bu noktada ev ortamında fiziksel gelişimlerini destekleyecek egzersizleri yapmalarına ortam hazırlayabiliriz. Kültürfizik hareketleri, endorfin hormonu salgılatarak çocukların ruhsal yönden güçlenmelerini sağlayacaktır. Pandemi sürecinde girdiğimiz her yeni zaman dilimi, hayatımıza yeni düzenlemeler getirmemizi ister. Kontrollü sosyal hayat döneminde evlerimizin kapısı dışarıya biraz daha açıldı. Gerekli tedbirleri alarak uzun süredir evde kalan çocuklarımızın tabiatla baş başa kalabilecekleri mekânlarda zaman geçirmelerine ortam hazırlayabiliriz. İnsan elinin değmediği kırlarda taş, toprak ve ağaçlarla ilgili gözlem yaparak bu tatil dönemini fırsat eğitimine dönüştürebiliriz. Çünkü öğrenme kendi doğal dünyasının ritmine ayak uydurularak yapıldığında daha keyifli hâl alacaktır.
Kriz durumlarında sosyal destek, insanların normal yaşama dönmelerini ya da yeni duruma uyum sağlamalarını kolaylaştırır. Belki fiziksel olarak insanların arasına mesafe girdi ama duygusal mesafeyi daraltmamız gerekir. Onun için öğretmenleri, arkadaşları ve akrabaları ile sesli veya görüntülü konuşabilecekleri iletişim kanallarını kullanmalarına yardımcı olmak, çocukları bu dönemde rahatlatacaktır. Bu durum, alışkın oldukları günlük pratiklerini devam ettirme adına önemli duruyor. Belki online hayat daha fazla olacak ama toplumsal rehabilitasyonun hızlandırılması adına şimdilerde gerekli görünüyor. Alışkın oldukları sosyal davranışlarındaki değişikliğe ruhsal olarak da uyum sağlamaları için duygusal ihtiyaçlarının da karşılanması gerekir. En çok ihtiyaç duydukları sevgi ve güven duygularının doyurulması kendilerini iyi hissettirecektir.
Çocuklarımızın sevdikleri ile iletişim kurmaları veya uzaktan eğitim çalışmalarını takip etmeleri, onları normal zamanlardakinden daha fazla ekranla muhatap hâle getirmiştir. Bununla ilgili olarak evlatlarımızın zorunlu ihtiyaçları haricinde ekran karşısında geçirdikleri süreyi tekrar gözden geçirerek sınır getirilmesi, süreç bitiminde olası bağımlılıkların önüne geçecektir. Sanal ortamın sunduğu birçok imkânın yanı sıra barındırdığı sınırsızlık, bilinmezlik çocuklar ve gençler için risk oluşturuyor. Bu konuda çocuklarımıza necis şeylerin bulaşmaması adına tedbir, temkin ve takip işini devreye sokarak güvenli internet kullanımı konusunda mutlaka önlem almalıyız.
Şu zorlu günler, kendimiz ve çocuklarımız için birçok fırsatı içinde barındırıyor olabilir. Yeter ki bizler tedbiri ve sabrı elden bırakmayalım. Çünkü sabır, içinde her zaman umudu barındırır. Zorlu günler, bizlerin ve çocuklarımızın inkişafı için bir mayalanma dönemi olabilir. Bugünler bittiğinde kişisel inşamız, ailemiz ve çocuklarımız için yaptığımız yatırımlar bizlere kendimizi iyi hissettirecektir.

Asuman Düzgün